Tarık bin Ziyad kimdir?

Ünlü komutan Tarık bin Ziyad, Emeviler zamanında yaşamış ve Afrika’nın fethi için görevlendirilmiş Musa bin Nusayr’ın azadlı kölesidir. Cebelitarık Boğazı’na adı verilmiş olan ünlü komutandır. Arapça’da “cebel” dağ anlamına gelmektedir. Cebel-i Târık, “Tarık’ın dağı” manasını taşımaktadır.
Tariq bin Ziyad
İspanya’da hüküm süren Vizigot Krallığı’nın son kalıntılarının arasında vuku bulan karışıklık ortamında İspanyol Yahudileri ve bazı Vizigot yöneticilerinin daveti üzerine 711 yılında İspanya’ya çıkarma yaparak önemli birçok şehri fetheden kahraman bir komutandır.

Tarık bin Ziyad Kuzey Afrika’da yaşayan bir Berberi ailesine mensuptur. Kuzey Afrika’nın fethi döneminde dönemin İslam orduları komutanı Musa bin Nusayr’ın hizmetine girmiştir.

Musa bin Nusayr, Tarık bin Ziyad’da sağlam irade, düzgün karakter, kahramanlık emareleri, azim ve irade, isabetli karar vermek, fasih konuşma, dinleyenlerde derin etkiler bırakacak bir hitabet tarzı görünce, onu Endülüs’ü (İspanya’yı) fethe göndermiştir. O dönemlerde o bölgede kökenleri Cermen ırkına dayanan ve Batı Roma İmparatorluğu’nu yıkarak, Roma’yı yağmalamış olan Batı Gotları (Vizigotlar) adlı barbar bir kavim hüküm sürmekteydi. Bunlar oradaki halka ağır bir şekilde zulmetmekteydi. Bu yüzden buranın fethi kolaylaşmıştır.
Tarık bin Ziyad, kaynaklara göre emrinde bulunan dört gemi ve yedi bin asker ile 711 yılında Endülüs’e hareket etmiştir. Yolculuk sırasında, geminin güvertesinde, ünlü komutanı hafif bir uyku hali kaplamıştır. Rüyasında, karşısında Peygamber efendimiz Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem bulunuyordu. Resûlullah kılıçlarını kuşanmış, yaylarını germiş, düşmana hücum etmek üzereydi. Resûlü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
– Ey Tarık! Yoluna devam et! buyurdu.Sonra önde Tarık bin Ziyad olmak üzere Endülüs’e girdiler. Tarık bin Ziyad uykudan uyandığında, sevincinden yerinde duramıyordu. Endülüs’ün fethinden artık emindi.

Askerler, İspanya’nın güneyinde gemilerden inip karaya çıktılar. Tarık’ın ordusu ile bu bölgeye geldiği haberini alan Vizigotlar sayı bakımından daha üstün olan ordularını onların üzerine doğru hareket ettirdi.Çarpışma yaklaşıyor ve gerilim yükseliyordu. İşte bu aşamada Tarık bin Ziyad askerlerinin zoru görünce kaçmasını önlemek amacıyla oraya gelmek için kullandıkları bütün gemileri ateşe verdi. Ve ordusuna şöyle seslendi:
– Ey mücahid kardeşlerim! Görüyorsunuz, arkamızda deniz, önümüzde ise düşman var. Artık geriye dönüş ihtimalimiz kalmadı. Düşmana saldırıp bu toprakları almaktan başka çaremiz bulunmamaktadır.

Ey askerlerim! Bize ancak doğruluk ve sabır yakışır. Kısa zaman içinde, düşmana saldırıp, amacımıza ulaşamazsak kendimizi telef etmiş ve karşı tarafı cesaretlendirmiş oluruz. Bunun için kesinlikle düşmanı yere sermemiz lazımdır. Biliyorum sizler ölümden korkmazsınız! Fakat ölmek çare değildir. Hedefimiz ölmek değil İslam’ı yaymaktır.
Ey askerlerim! Benim durumum sizinkinden hiç farklı değildir. Anlattığım tehlikeler, benim için de geçerlidir.Kendimi tehlikeden bertaraf edip, sizleri ölüm ile karşı karşıya getirmiş değilim. Sıkıntılara ve tehlikelere katlanmadan rahata kavuşmak mümkün değildir. Sıkıntılara katlanın ki, en sonunda tatlı meyveleri toplayalım. Halifemiz, sizin yiğitliğinizi ve kahramanlığınızı bildiği için bu işle vazifelendirdi.

Tarık bin Ziyad elçiler göndererek krala Müslüman olmaları konusunda davette bulundu. Kral askerlerinin sayısına güvenerek, bu teklifi kabul etmedi. Büyk bir savaş başladı. Tarık bin Ziyad çarpışa çarpışa kral Doderiche ulaştı. Bir kılıç darbesiyle onu yere serdi. Krallarının öldüğünü gören düşman ordusu şaşkın şekilde sağa-sola kaçmaya başladı. Müslümanlar böylece 275 yıl hüküm sürecekleri, İspanya’ya (Endülüs’e) girdiler. Ayrıca Avrupa’ya medeniyeti taşıdılar.

İspanya’nın fethinden sonra Musa bin Nusayr burada bazı komutanlar ve askeri birlikler bıraktı ve Şam’a döndü. Tarık Bin Ziyad’ı yanında götürüpü Halife Hişam’a şikayet etti. Halife yaptığı araştırma neticesinde İspanya’nın gerçek fatihinin Tarık bin Ziyad olduğunu öğrendi ve onu cezalandırmadı. Tarık Bin Ziyad ölümüne (720) kadar Suriye’de yaşadı.

Bir Cevap Yazın