Osmanlı Devleti’nin toplumsal ve ekonomik yapısı nasıldı?

Osmanlı Devleti’nde de Ortaçağ’da kurulmuş olan diğer bütün devletler gibi ekonomik etkinliklerin önemli bir bölümü tarımsal etkinliklere dayanmaktaydı.
images
Toprağın devlet tarafından işletilmesi tımar adı verilen bir sistem içinde bölümlenerek savaşta yararlılık göstermiş olan sipahilere bırakılmakta idi. Bunun karşılığında da askeri, mali ve yönetsel hizmetler istenmekteydi. Sipahi toprağı ekip biçen ve reaya denilen köylülerin her yıl elde etmiş oldukları ürünün bir bölümünü alıyordu. Ayrıca hizmet ya da para olarak ödenen başka vergileri de toplamakta idi. Öşür adı verilen üründen verilen pay dinsel bir dayanağı olan bir vergiydi. Öşür her ne kadar onda bir anlamına geliyorsa da ve İslam hukuku bu şekilde uygun görmüşse de uygulamada yer yer beşte bire kadar çıktığı görülmektedir. Toprağı terk etmemek ile yükümlü olan reaya bu kuralı çiğnerse sipahi tarafından yakalanıp tekrar toprağa bağlanabilir ve ağır vergilerle de cezalandırılabilirdi. Müslüman olmayan köylülerden öşür vergisi yerine daha yüksek oranlarda haraç adı verilen ürün vergisi alınırdı. Bunlar ayrıca kişi başına alınmakta olan cizye vergisini de ödemekle yükümlü bulunuyorlardı.

Savaş gibi olağanüstü hallerde reayaya para ve mal olarak olağanüstü vergilerde salınırdı.buna karşılık sipahi reayanın canını ve malını korumak ile yükümlüydü. Devlete karşı en önemli olan görevi elde etmiş olduğu gelire göre belirlenmiş olan sayıda atlı asker ile birlikte savaş dönemlerinde orduya katılmakta idi.
Tımarlar kendi için has, zeamet ve tımar olmak üzere üçe ayrılıyordu. Has,yıllık vergi geliri 100 bin akçenin üzerinde olan topraklardı. Bunlar padişah ve handan üyeleri başta olmak üzere vezir, beylerbeyi ve sancakbeylerine veriliyordu. Zeamet yıllık vergi geliri 20 bin akçenin üzerindeki topraklardı. Babadan oğla geçebilen zeametler daha çok sipahilere dağıtılmaktaydı. Tımar ise yıllık vergi geliri 20 bin akçenin altındaki toprağa verilen isimdi. Buna sahip olan sipahi de bu yetkisini oğluna bırakabiliyordu. Bir yer yeni fethedildiği zaman derhal toprak yazımına geçilirdi. Has, zeamet ve tımar olarak ayrılan topraklar dağıtılarak düzen kurulurdu.

Bu sistem ile devlet mülkiyetini elinde tuttuğu toprak yönetimini devrederek karşılığında önemli hizmetler sağlıyordu. İyi işlediği dönemlerde devlet için çok önemli olan sistem celali isyanları başta olmak üzere çeşitli sebepler ile bozulmuştur. Bunun neticesinde tarımsal üretim düşmüş, toprağını bırakan köylülerin bir kısmı büyük şehirlere göç ederek işsiz duruma düşmüş, bir bölümü de dağlara çıkarak soygunculuğa başlamıştır. Devlet önemli bir gelir kaybı yaşayınca iltizam usulüne başvurmuştur. İltizam bir yerin vergi gelirlerinin açık artırma ile en çok bedel ödeyene oranın vergi toplama hakkının verilmesi idi. Bu yöntem ile devlet mali sıkıntısını kısmen hafifletmiş ise de toprağa bağlı kalan köylü vergiler altında ezilmeye başlamıştır.iltizam usulü ayanların ortaya çıkmasının en önemli sebebidir. Ayanlar güçlenerek 18. asırda yönetime kafa tutacak duruma gelmişlerdir.

Osmanlı Devleti’nde ticaret ve sanayi tarımdan sonra gelen diğer ekonomik faaliyetlerdi. Osmanlı Devleti genişledikçe Asya’dan Akdeniz’e ve Avrupa’ya kadar uzanan önemli yolları da denetimi altına almış ve transit ticaretten önemli gelirler kazanmıştır. Küçük üretim düzeyindeki sanayi üretimi ise genel olarak şehirlerde loncalar şeklinde örgütlenmiş gruplar tarafından gerçekleştirilmiştir. Üretilen ürünlerin kalitesi devlet tarafından kontrol edilirdi. Ayrıca ederinden fazla fiyatlarda denetlenirdi. Osmanlı Devleti’nin bu yapısı 1538 yılında kapitülasyonların verilmesiyle bozulmaya başlamıştır.

Bir Cevap Yazın