Nevroz nedir?

Tinsel bir hastalık olarak kabul edilen nevroz, kişinin davranış ve tavırlarının toplum geneli tarafından “normal dışı” olarak nitelendirilmesine neden olan bir durumdur. Nevroz nedeniyle sorunlar yaşayan kişi toplum tarafından ruh hastası olarak nitelendirilir ve psikanaliz yöntemleri ile bu hastalığa neden olan sebepler incelenir. Sigmund Freud tarafından geliştirilen psikanaliz kuramında kişide görülen nevrozun nedenleri, çocukluk yıllarında yaşanan olumsuz cinsel tecrübelerdir. Kişinin bilinçaltında gelişen ve uzun yıllar boyunca bastırılan hislerin hayata dair arzular ile çatışması durumu da nevroz olarak tanımlanabilir. Günümüzde tıp biliminin en önemli inceleme alanlarından olan modern psikiyatri birçok farklı hastalığı nevroz statüsünde inceler; histeri, saplantı, fobi, karakter bozukluğu, travma.

Cullen tarafından ortaya atılan ilk nevroz terimi, uzun süre boyunca belirli bir tanı koyulamayan işlevsel sinir bozukluklarının genel adı olarak kullanılmıştır. “Akıl hastalığı” olarak genelleştirilen birçok sinir bozukluğu ile ruhsal bunalımlarının birbirine karıştığı bu dönemde, psikoz ile nevroz arasındaki tanım farklı çoğu bilim insanı tarafından tartışılmıştır. Ancak daha sonra Cullen’in çalışmalarını geliştiren P. Pinel, kişinin geçirdiği tüm nevrozların aslında “organik” nedenlerden kaynaklandığına dair düşünceler geliştirmeye başladı. 19. yüzyılın ortalarından itibaren Pinel’in bu görüşleri birçok bilim çevresi tarafından desteklendi ve nevrozların organlardan kaynaklanan sorunlar olduğu kabul gördü.

Pinel’in görüşleri 19. yüzyılın sonlarına doğru sorgulanmaya başladı ve yapılan araştırmalar birçok hastanın herhangi bir organik sorunu bulunmadığını ortaya çıkarttı. Organik sorunlar ile nevroz arasındaki bağlantıya dair birçok görüş, takip eden dönemde giderek daha az kişi tarafından kabul edildi ve bu sefer de ortaya “kalıtımsal etkenler” görüşü atıldı. Kişinin genetik sistematiğinin nevroz adı altında incelenen ruhsal sorunlara neden olduğuna dair gelişen bu görüş, iki ünlü isim olan Freud ile Charlot’un görüş ayrılığına düşmesine dahi neden olmuştur. Avrupa coğrafyasında nevroz üzerine yapılan tartışmaların merkezi haline gelen Fransa’da birçok bilim insanı ruhsal bozukluklar ile kalıtımsal ve çevresel faktörler arasında bir ilişki kurmaya yönelik çalışmalar yapmaya başladı.

Günümüzde dahi bazı tıp çevreleri bir takım ruhsal hastalıkların kalıtımsal kökenlerden kaynaklandığını, diğer bir kesim de bu tür sorunlara toplumsal etkenlerin neden olduğunu savunmaktadır. F. Basiglia tarafından ortaya atılan “deliliği reddedici” düşünce ve R. Laing tarafından geliştirilen “karşıt psikiyatri”, birçok ruhsal hastalığın toplumsal kökenlerden kaynaklandığını savunmaktadır. Günümüzün modern psikiyatrisinde ise libidonun geri çekilmesi sonucu oluşan duyguların içe atılması, nevrozun en önemli nedenlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Böylece kişi gerçeklik duygusundan uzaklaşarak, kendi içinde kurduğu fantezi dünyasına sığınmaktadır. Nevroz üzerine yapılan çalışmalar günümüzde de devam etmekte ve psikiyatri uzmanları insan ile nevrotik sorunlar arasındaki bağları incelemektedir.

 

 

Bir Cevap Yazın