Çocuktaki hayvan sevgisi nasıl geliştirilir?

cocuk-kopekÇocukların, yani birçok konuda bilgisiz olmanın verdiği merakla dünyadaki her şeye kocaman gözlerle, heyecanla bakan, durmadan sorular soran, öğrenmeye çalışan, tamamen güvenli, korkusuz, cesur, süper dinamik, mutlu ve neşeli, dünyanın en masum bireylerinin hayvanlara olan ilgisi şaşırtıcı düzeyde yüksektir. Ne zaman bir hayvan görseler onun peşinden koşturmak, onunla oynamak için resmen can atarlar. Kimseye sormadan da kovalamaya başlarlar zaten. Bu hayvanlardan korkmayı öğrenmemiş çocukların tavrıdır. Çocuğun içine bir kere hayvanlardan korkması gerektiği duygusu yerleşirse koşuşturma ters istikamette, yani hayvanlara yaklaşmak için değil onlardan uzaklaşmak için olur.

Bu nedenle çocuktaki hayvan sevgisini geliştirmenin ilk adımı ve en önemli maddesi öncelikle onda doğal olarak bulunan bu sevgiyi korumaktır. Sevgiyi korumak için de çocuğu ‘korku’ duygusundan uzak tutmak gerekir ki, bunun başarılması çocuğun etrafındaki büyüklerin tepkilerine, sözlerine, yaklaşımlarına çok dikkat etmesiyle mümkündür.

İnsanoğlu duygularla iki şekilde haşır neşir olur, ya deneyimler, yaşar ya da anlatılanlar, gördükleri, izledikleri, duydukları doğrultusunda öğrenir.

Köpekten, kediden korkan çocukların pek çoğunun korkmalarını gerektirecek hiçbir yaşam deneyimlerinin olmaması ikinci seçeneğin ne kadar güçlü olabildiğinin kanıtıdır.

Gerçekten çocukta kendiliğinden var olan hayvan sevgisinin korkuyla yer değiştirmemesi için anne, babalara ve çocuğun etrafındaki diğer büyüklere çok iş düşmektedir. Her türlü kontrolden geçmiş olan evcil hayvanların çocuklarla rahatça oynamalarına izin verilebiliyor ancak sokak hayvanları konusunda aynı şey geçerli değil. Eğer çocuk, evcil hayvanlarla yakın bir iletişimi olmadan sokak hayvanları konusunda engellenmiş ve onlardan korkması gerektiğini öğrenmişse artık evcil hayvanlardan da korkacaktır; bu kesin. Çünkü bilinçaltı yapısı gereği ayrım yapmadan benzer tüm olayları kapsayan toptan tepkiler hazırlar.

Öyleyse şunlara dikkat etmek gerekir.

–          Öncelikle yetişkinler sokak hayvanları “kirli, hastalıklı ve zararlıdır” önyargısından kendilerini temizlemeli ve çocuk en masumlarına bile yöneldiğinde ona engel olmamalıdır. Çocuk zaten içgüdüsel olarak kendisine zarar verecek canlılara doğru koşmaz. Enerji düzeyinde onunla oynayabileceğini bildiği için ona yaklaşıyordur.

–          Çocuğu engellemek değil, gerekli önlemleri almaktır mantıklı olan. Uzaktan izlemek yerine yaklaşmak, çocuğun yanında durmak, hayvanın sağlığından şüphe ediliyorsa çok yaklaşmaması için çocuğun ilgisini başka yöne çekmek gerekebilir. Burada önemli olan çocuğun bilinçaltına “seni ısırır, o zaman hasta olursun, gitme, dokunma, yaklaşma” gibi engelleyici, çocuğun sonraki davranışlarını şekillendirecek kirli düşünceler atmamaktır.

–          Çocuğun hayvana olan ilgisine sıcak bakışlarla, tebessümle cevap verilmeli, farkında olmadan hayvana zarar veriyorsa yumuşak sözlerle uyarılmalı, ona karşı şefkatli olması gerektiği ifade edilmelidir.

–          Sokak hayvanlarının evcil hayvanlara göre daha şanssız olduğu, yerlerde yatmak, bazen aç uyumak zorunda kaldıkları yönünde bilgiler paylaşılabilir. Birlikte onlara su veya yemek verilebilir.

–          “Yerlerde yattıkları için tüyleri tozlanmıştır, onları sevdikten sonra ellerimizi yıkamamız daha doğru olur” gibi çocuğa hayvanla ilgili negatif bir düşünceye kapılmadan el temizliğine dikkat etmesi öğretilebilir.

Tüm bu özenli yaklaşımlar çocuğun hayvanlara karşı duyduğu sevginin, şefkatin doğal seyrinde gelişmesini ve gün geçtikçe artmasını sağlayacaktır.

Bir Cevap Yazın