Tevhid-i Tedrisat Kanunu nedir?

Tevhid-i Tedrisat Kanunu, 3 Mart 1924 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen yasayla, ülkemizdeki tüm eğitim kurumlarının, şimdiki adıyla Milli Eğitim Bakanlığına bağlanması öngören yasadır. Cumhuriyetimizin temel kanunlarından olan bu kanun, 1982 Anayasasında bulunan inkılap kanunlarıyla koruma altına alınmıştır.

Ülkemizde eğitim reformlarının yapılabilmesi için, uygulamaya konulan kanun, Ülkemizdeki eğitimde bulunan çok başlılığın

tevhid-i tedrisat kanunu

ortadan kaldırılmasını sağlamıştır. Bu kanunla, tekke ve zaviyelerin kaldırılması ve Harf Devriminin yapılmasının önü açılmıştır.

Kanunun uygulanması ile görevlendirilen, Maarif vekili Vasıf Bey, yayınladığı genelgeyle, bakanlığın ilkokulları dışında hiçbir yerde meslek derslerinin okutulmaması ve bunun öğretimin birleştirilmesine aykırı olacağını yayınladı. Bu sebeple, mahalle mektepleri ve medreseler kapatıldı. O yıllarda ülkede, 479 adet medrese, 18.000 adet öğrenci vardı. Ancak bu öğrencilerin 12.000 âdeti, II.Abdülhamid döneminde çıkarılan okullarda okuyanların askerlikten muaf tutulacağına dair yasadan yararlanmak isteyen kişilerdi. Bu medreselerin hiç biri, eğitim vermeye müsait yerler değildi. Bu dönemde aynı kanuna dayanılarak, Kadı Okulu da kapatılanlar arasında bulunmaktaydı.

O yıllarda iki yıllık eğitim veren Medrese-i Süleymaniye yerine, 1924 yılında açılan İstanbul Darülfünun’ da İlahiyat Fakültesi, 1934 yılına kadar hizmet verdi. Daha sonra talep azalınca, İslam İncelemeleri Enstitüsü olarak eğitim hayatına devam etti. 1923 ve 194 yılları arasında, ülkede kurulan İmam Hatip okulu sayısı 29’a ulaştı. İlgi görmemeleri sebebiyle, 1930 ve 1931 yıllarında kapatıldı.

Tevhid-i Tedrisat Kanunundan sonra, ülkedeki Müslüman olmayan kişiler de düşünülerek, ilkokul dersleri arasında bulunan,

Kur’an dersleri, ortaokul ve lise programındaki din, Arapça ve Farsça dersleri de zaman içerisinde müfredattan çıkarıldı. Bu gelişmeler, 1939 yılına kadar devam etti. 1939 ve 1948 yılları arasında, din derslerinin eğitimde yer almadığı bir dönem yaşandı.

Kanundan sonra azınlıkların eğitim gördüğü okullar, Milli Eğitim Bakanlığının denetimine girdi. Ders programlarına, tarih, coğrafya, Türkçe dersleri ilave edildi. Okullarda bulunan haçlar kaldırtıldı, kitaplarda ki aziz resimleri çıkartıldı. Dini sembollerinin sadece kiliselerinde bulunmasına izin verildi.

Kanunun kapsamından askeri idadilerde nasibini alarak, liseye çevrildi. 1925 yılında çıkarılan başka bir yasayla, askeri okullar Savunma Bakanlığının idaresine verildi.

Bu kanunla eğitim ve öğretim birleştirilerek, farklı okullardan gelen kişiler arasındaki kültür çatışması önlenmiştir. Eğitim tek çatı altında birleştirilerek, devlet denetimine alınmıştır. Medreseler kapatılarak, çocuklarımıza çağdaş, laik bir eğitim sistemi kurulmuştur. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında yapılan bu devrim, milli kültür birliğini kurmamıza yardımcı olmuştur.

Ulu Önderimiz Atatürk’ün şu sözleri, bu değişimin gerekliliğini çok güzel anlatmaktadır. ‘’ Hiçbir mantıksal kanıta dayanmayan bir takım geleneklerin, göreneklerin sürdürülmesinde direnen milletlerin ilerlemesi çok zor olur.’’

Bir Cevap Yazın