İslamiyet öncesi Türklerin dini inanışları nasıldı?

Türkler; bütün tarihleri boyunca birbirinden farklı birçok inanç sisteminin etkisi altında kalmıştır. Orta Asya’daki en eski Türk topluluklarının inanç sistemleri atalar kültü, tabiat kültleri ve Gök Tanrı kültü olmak üzere üçlü bir din anlayışından müteşekkildi. Atalar kültünün çeşitli ski Türk grupları arasında en köklü ve en eski inançlardan birisi olduğu söylenebilir. Atanın öldükten sonra ailesine yardım edeceği inancından ortaya çıkan, korku ve saygıyla karışık bir anlayıştan meydana gelmiş olan atalar kültü, Budizm ve Maniheizm gibi yabancı dinlerin yayılmasından sonra da Türkler arasında gücünden hiçbir şey kaybetmeden varlığını sürdürmüştür. İslamiyet, 7. yüzyılda yayılmaya başlamış, Türklerin İslamiyete geçişleri de aynı yüzyılda başlamıştır. Ancak, 10. Yüzyılda bu geçiş tamamlanabilmiştir.
islamiyet-oncesi-turkler
Türklerde görülen inanışlar şu şekilde sıralanabilir:
1. Totemizm
Totemizm insanla hayvan veya bitki gibi doğal varlıklar arasında bir akrabalık ilişkisi veya gizemli bir bağ bulunduğu inancına dayanan bir düşünce ve davranış sistemidir. Genellikle, totem hayvan veya bitkiyle topluluk üyesi arasında bir akrabalık ilişkisi kurulmaktadır. Bu ilişki mitolojiyle desteklenmek suretiyle kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. Türklerin kurt neslinden ve kayın ağacından geldiği inancı bu duruma bir örnek olarak verilebilir. Böylece bitki ve hayvana atfedilen kutsallık sayesinde, doğa, kutsal ve kutsal olmayan olmak üzere ikiye ayrılır.
Totemizmde insan vücudunun bazı bölümleri özel bir kutsallığa sahiptir. Örneğin saç ve kan gibi. Totemi meydana getiren insanlar, tek bir aile ve kan kardeşi kabul edilirler. Bundan dolayı klan üyelerinden biri, başka bir klan üyesi tarafından öldürülür ise onun kanı asla yerde bırakılmaz. Kan davası gütmek, tüm klan için bir borç olarak görülmektedir. Bazı kaynaklar Türklerde bu inanışın olmadığını belirtmektedir. Ve totemizmi reddetmektedir.

2. Animizm
Eski Türklerde, insan ruhları genel olarak “kuş” şeklinde düşünülmüştür. İnsanlara can vermeden önce bu ruhlar, gökte kuş olarak yaşamaktadırlar. İnsanlar öldüğü zamanda göğe uçarlar. İslamiyet’ ten sonra dahi “sunkar boldı-sungur kuşu oldu” denilmektedir. Kırgızların “Er Töştük” destanında bir yiğit, “Bu yedi kuş benim ruhumdu, benim nefesimdi” demiştir. Animizm inanışına göre, ruhlar insanlar arasına karışarak ya onlara şans verir veya onları hasta ederler. Bundan dolayı ölü ruhlarını yatıştırmak için onlara adaklar adamak, kurbanlar kesmek gerekmektedir. Animizme göre ruhlar, diğer dünyada bu dünyanın benzeri bir hayat sürdüğünden dolayı, ölen kişilerin eşyalarını, zengin ve güçlü ise, esir ve hizmetkarlarını da, ölüyle beraber göndermelidir.

3. Şamanizm
Türklerin etkisi altında kaldığı en önemli inançlardan biri de Şamanizm’dir. Türk doğacılığının sembolü Şamanizm’dir. Ünlü Türk sosyolog Ziya Gökalp Şamanizm’i, eski Türklerin dini değil, sihre dair sistemleri olarak kabul etmiştir. Bundan dolayı Türkler arasındaki Şamanizm’i “Toyunizm” olarak adlandırmıştır. Şaman kelimesi Mançu-Tunguz dilinden gelmektedir. Tunguzca şaman, saman; Mançu dilinde ise sama’dır. Türk kavimlerinde ise, şaman sözcüğü “kam” sözcüğünün yerine kullanılmıştır. Şamanizm, trans durumuna geçebilme yeteneğine sahip kişilerin, doğaüstü varlıklarla ilişki kurmak suretiyle onların güçlerine sahip olmalarından bu güçleri toplum adına kullanmalarından ve bunun için yapılan dinsel-büyüsel pratik ve törenlerden ibarettir.

4. Budizm
Türklerin etkilendiği inanışlardan biriside Hindistan kökenli Budizm’dir. Budizmin en belirgin özelliği, tapılacak üstün bir varlığa yer vermemesidir. Her şeyin serbestçe incelenmesi, denenmesi esasına dayanan bir öğreti veya felsefedir. Temel inancı olan tenasüh (ruh göçü) gereğince canlılar Nirvanaya (ebedi mutluluk) ulaşıncaya kadar öldükten sonra değişik kalıplarda birçok kez dünyaya gelirler.

5. Doğalar Kültü (Tabiat Kuvvetlerine İnanma)
Kült, yüce ve kutsal olarak bilinen varlıklara karşı gösterilen saygı ve onlara tapınma manasına gelmektedir. Tapınaklar, kutsal olarak bilinen alanlar, toplantı evleri, tepeler, mağaralar ve ırmaklar kült olarak kullanılmıştır. Kültü uygulayan, topluluğu yöneten bir başkan vardır. Kültün uygulandığı bayram ve tören için belli zamanlar seçilmişti ve bunun için kült araçları bulundurulmaktadır.

6. Gök Tanrı İnancı
Eski Türklerde en yaygın olan inançtır. Bu inanca göre Gök Tanrı; can veren, yaşatan ve öldüren bir özelliğe sahiptir. Ayrıca Tanrı, insanlara yol gösterir ve onlara hükmeder. Gök Tanrı inancında, tanrı tektir ve soyuttur. Temizlik önemli bir unsurdur. Kurban kesme inancı bu inanışta da vardır.

Türkler; tek bir Tanrının evreni yarattığına ve gökte oturduğuna inanmışlardır. Öldükten sonra dirileceklerine inandıklarından dolayı ölülerini atı, eşyaları ve silahıyla birlikte gömmüşlerdir. Cennet’e UÇMAĞ, cehenneme ise TAMU demişlerdir. Mezarlara ölünün, sağlığında öldürmüş olduğu düşman sayısı kadar BALBAL adı verilen küçük heykeller dikmişlerdir.

7- Maniheizm
763 yılında Uygur Kağanı Bögü Mani dinine girmiştir. Bunun üzerine Maniheizm Türkler arasında yayılmaya başlamıştır. Maniheizm’de maddeyi ve ruhu temel alan bir ikilik öngörülmüştür. Ana teması iyilik ve kötülük arasındaki zıtlıktır. İyilik aynı zamanda ışık ve ruh; kötülük ise karanlık ve beden demektir. Evren iyilik ve kötülüğün, insan ise ruh ve bedenin bir karışımıdır. Bu dinin benimsenmesiyle birlikte Türkler savaşçı özelliğini kaybetmeye başlamışlardır.

8- Musevilik
740 tarihinde Hazarlar, Musevîliği kabul etmişlerdir. Musevîlik Hazarların arasında, hakan,çevresi, yönetici ve aristokrat zümreyle sınırlı kalmıştır. Musevîlik, Türklerin arasında yalnızca Hazarlarla sınırlı kalmamış; Hazar ve Karayların yanı sıra Kaliz, Kabar, Kıpçak gibi Türk boylarından da Musevî dinini benimseyenler olmuştur.

9. Hristiyanlık
Türklerin Hristiyanlık ile olan temasları doğu kiliseleri ile olmuştur. Ortodoksluk Kiliseleri birinci sırayı almaktadır. Maveraünnehr’e girmiş olan Hıristiyanlık, Zerdüştlikle Budizm arasında uzun yıllar sürüp giden mücadelelerden de yararlanmak suretiyle hızlı bir şekilde yayılmış ve kısa zamanda çevrede hakim bir din olmuştur. Nesturilik Karluklar, Kırgızlar, Uygurlar, Naymanlar, Kereitler ve Kumanların arasına da nüfuz etmeyi başarmıştır. Nesturi Hıristiyanlar, Orta Asya’da Süryanîceden başka, Uygur Türkçe’sini de kullanmış olup kitaplarını Süryanî alfabesi ile Uygurca yazmış ve Süryaniceden birçok kitabı da Türkçe’ye çevirmişlerdir.

Bir Cevap Yazın