Irkçılık nedir?

Günümüzde ırkçılık karşıtı söylemler her ne kadar en çok “medeni” olarak ifade edilen ülkelerden gelse de, bilinen insanlık tarihi pek çok “medeni toplumun” yüzyıllardır ırkçılık başlığı altında yaptığı zulüm ve katliamlara tanık olmuştur. Kafatası ölçümleri bugünlerde yerini DNA çalışmalarına bırakmış ve farklı ırkların birbirine karşı üstün olduğuna dair fikirler yalnızca şekil değiştirerek varlığını sürdürmeyi başarmıştır. İnsanlar doğarken hiçbir seçme şansı olmayan ve tamamen “kendi iradesi dışında” gelişen bir sonuç olarak belirli bir ırka mensup olsa da, yine de tamamen irrasyonel bir şekilde insanlar ait oldukları ırkın üstünlüğüne dair ideolojiler benimsemişlerdir, sanki bu üstünlük vasfında kendi etkileri varmış gibi…

En basit tanımla günümüzde aldığı şekliyle ırkçılık; başta biyolojik, kültürel, dini ve ekonomik nedenlerden ötürü belirli bir ırkın diğerlerinden üstün olduğuna inanılmasıdır ki, bu görüşü savunanların oldukça büyük bir çoğunluğu tahmin edilebileceği üzere kendi mensubu olduğu ırkın üstünlüğünü savunmaktadır. Ancak bilinen medeniyet tarihine bakıldıkça ırkçılık adına yapılan onlarca zulüm ve katliamın altında yatan ana neden ekonomiktir. Meşhur İpek Yolu ile gelişen ticaretin el değiştirmesi ve yeni ticaret yolu alternatiflerinin araştırılması için yapılan coğrafi keşiflerin tamamı bilimsel değil, tamamen ekonomik nedenlerdir. Bu keşifler sonucu insanoğlunun kazandığı tek şey ise maddiyat ve “sömürgeleştirme” politikalarıdır.

Çoğu zaman “milliyetçilik” ile karıştırılan ırkçılık, tamamen farklı ve bir o kadar da milliyetçilik ile bağdaştırılamayacak kadar uç bir kavramdır. Milliyetçilik kavramının gerçek özünde bir ulusun yaşama ve gelişmesine dair geliştirilen fikirler vardır. Ulusun “insan olmanın getirdiği haklarını” yaşayabilmesi için yapılması gerekenlerin konuşulduğu milliyetçik sonuç olarak “dünya toplumlarının” daha iyi bir noktaya taşınmasını ve insanlığın ortak fayda sağlamasını amaçlarken, ırkçılık ile ilgili bu tarz bir ortak menfaatten söz edilmesi mümkün değildir. Kendi kanından gelen ve kendisi ile aynı dili konuşanlar haricindeki diğer tüm insanların aşağılık varlıklar olduğunun düşünülmesi, şüphesiz herhangi bir mantıklı dayanak ile savunulamayacak bir görüştür.

“Modern” insan olarak adlandırılan günümüz insanının ırkçılık kelimesi geçtiğinde dahi tepki göstermesi ilk bakışta 21. yüzyılda ırkçılığın tarihin tozlu raflarına kaldırıldığının düşünülmesine neden olsa da, kavramın şekil değiştirerek varlığını sürdürdüğüne ve aslında temel mantığın korunarak devam ettiğine dair görüşler de bulunmaktadır. Bazıları ırkçılığın, soykırıma yönelik şiddet gösterilerine haklı bir dayanak göstermek için kurgulanan ve aslında var olması mümkün olmayan bir düşünce olduğunu söylemektedir.

Bir Cevap Yazın