İlmiye sınıfı nedir?

İlmiye sınıfı, Ehl-i şer veya Ulema Osmanlı’da hukukçu, öğretim üyesi ve din adamlarının oluşturduğu zümre demektir.Bu sınıfın görevleri genel olarak adalet hizmetleri, eğitim ve yargı görevleridir. Osmanlı Devleti’nin ilk zamanlarında ve Osmanlı’dan önceki İslam devletlerinde şeyhülislam resmi olarak bir anlama sahip değildi. Ancak ilk defa II. Mehmet döneminde şeyhülislam önem kazanmıştır.
ilmiye
Görevleri
Bu sınıfın üç önemli görevi vardı. Bu görevler :
1. Tedris (Öğretim); Muallimden(öğretmenden) müderrise eğitim öğretime işlerine bakan görevliler.
2. Kaza (Yargı); Kadıların şeriata göre yargılama ile karar verme görevi.
3. İfta; Müftü, kazasker ve şeyh-ül islam’ın yerine getirmiş olduğu bir kararın şeriata uygunluğu konusunda fetva verme görevidir.

İlk zamanlardan itibaren Kur’an, hadis ve Arapça öğretimi camilerde yapılmaktaydı. Bundan dolayı camilere ilk eğitim müesseseleri de denilmiştir. Daha sonraki dönemlerde fıkıh ve ilahiyat alanlarındaki gelişmeler sonucunda bu konularla ilgili dersler de camilerde verilmeye başlanmıştır. Camilerde İslamî ve dil bilimleri haricinde aklî bilimler de okutulmaktaydı.
Şii mezhebine mensup olan kişiler Darü’l İlimleri kurarken, sünniler de medreseleri kurmuşlardır. İlk medresenin nerede, ne zaman kurulduğuna dair net bir bilgi mevcut değildir. 9. yüzyılın sonlarına doğru medreselerin Horasan ve Türkistan bölgelerinde ortaya çıktığı tahmin edilmektedir. Medreseler, Türkler tarafından İslam kültürüne kazandırmış genel öğretim müesseseleridir. Daha çok fıkıh okutmak için kurulmuşlardır.
Ortaçağda medreselerde, eğitim iki kısma ayrılmış, birinci kısımda matematik, geometri, fizik, astronomi, tıp, dil bilgisi ve felsefe öğretilirken ikinci kısımda fıkıh, hadis, tefsir, usûl, kelam gibi dersler öğretilirmiş.

İslam dünyasında ihtisaslaşma amacı ile kurulan medreseler üç gruba ayrılmaktadır:
1- Darül Kurra
2- Darül Hadis
3- Darüt Tıb
Anadolu’nun fethinin hemen ardından bir taraftan iskân hareketleri devam ederken, diğer taraftan ele geçirilmiş olan ya da yeni kurulmuş olan şehirlerde medreseler açılmaya başlanmıştır. 13.ve 14. yüzyılda Selçuklu ve Karamanlı devlet adamları tarafından çok sayıda medresenin Anadolu’da yaptırıldığı görülmektedir.
Selçuklular döneminde Nizamülk tarafından yaptırılan Nizamiye Medreseleri ayrı bir öneme sahiptir Nizamülmülk’ün 1068’de Bağdat’ta açtığı “Nizamiye Medresesi” Türk yükseköğretim tarihinde yükseköğretim kurumu olarak önemli bir kurumdur. Daha sonra Nizamülmülk Belh, Herat, İsfahan, Basra, Merv, Musul, Amul, Harcird, Buçenc, Rey medreselerini yaptırmıştır. Bu medreseler ile din adamı yetiştirmek, yoksul ve yetenekli öğrencileri okutup topluma kazandırmak, imparatorluğun yönetimi için memur yetiştirmek ve devlet adamlarını eğitmek amaçlanmıştır. Nizamiye medreselerinin diğer bir önemli amacı da bilginleri bir görev ve maaşla medreselere bağlayıp denetim altında tutmak ve böylece devlete karşı gizli hareketlere katılmalarını engellemektir.
Gerek Selçuklular, Beylikler ve İlhanlılar zamanında olsun Anadolu’da; Zengiler ve Eyyubiler zamanında da Suriye ve Irak’ta Selçuklu geleneğinde birçok medreseler kurulmuştur.
Osmanlı Devleti’nde ilmiye sınıfı, medresede eğitim görmüştür. Medreseler, ilmiye sınıfını meydana getirecek kişilere; hoca, yargı organı ve din görevlisi türünden çeşitli görevler yüklenebilecek şekilde bir eğitim vermiştir. Hiyerarşik olarak örgütlenmiş olan ilmiye sınıfı; tarik-i tedris ve tarik-i kaza’dan oluşturulmuş olup şeyhülislam bu teşkilatın en tepesinde bulunmaktadır.

Osmanlı Devleti’nde medrese eğitimi ilk olarak Orhan Bey zamanında başlamış olup, İhtisaslaşma ise 13. yüzyılın ikinci yarısında, I. Murat zamanında Çandarlı Hayrettin Paşa tarafından ilk Dârül-Hadis medresesinin İznik’te kurulması ile başlamıştır. Zaman içerisinde sayıları artmış ve 15. yüzyılda Edirne’deki Darülhadis en önde gelen medrese haline gelmiştir.

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u feth etmesinden sonra sekiz kilise medreseye çevrilmiş ve ilk defa bir fakültenin temeli atılmıştır. Bu sekiz medreseye Sahn-ı Seman denilmiştir.

16. yüzyılın sonundan itibaren medreseler kuruluş ve yükseliş devrindeki dinamikliğini yitirmeye başlamıştır. Kanuni Sultan Süleyman’ın bazı kişileri alt kademelerde müderrislik yapmadan üst kademelere ataması, ilmiye mensupları arasındaki bozulmanın başlangıcı olmuştur. II. Selim, III. Murad ve III. Mehmet dönemlerinde bozulmalar artmıştır.

Daha sonraki dönemlerde birçok reform yapılmış olsa da kaliteye ulaşılamamıştır. Hiçbir reform köklü bir değişimi sağlamamıştır.

Bir Cevap Yazın