Pastoral şiir nedir?

Pastoral şiir doğa güzelliklerini anlatan şiirlerdir. Kır hayatını, çoban hayatını, tabiat güzelliklerini tanıtıp sevdirmek amacını taşıyan edebi eserlerdir. Bu şiir türlerinde doğaya karşı bir sevgi, bir imrenme söz konusudur. Pastoral sözcüğü “çobanlara ilişkin” demektir ve Türkçede bu anlamda “râiyâne”, “rüstâî” terimleri kullanılmıştır. Bu şiirin kurucusu eski Yunan edebiyatında Theokritos’tur. Virgilius da bu türde şiirler yazmıştır.
loveicon
Şiir, hikâye, tiyatro, roman, mektup, makale, seyahat; fıkra; hayrat; sohbet gibi edebî türlerin hepsi pastoral bir görüşle yazılabilmektedir. Pastoral şiir iki türlüdür:
İdil: Batı edebiyatlarında doğrudan doğruya kır hayatının güzelliğini işleyen kısa pastoral şiirlere “idil” denir. Bu şiirlerde şair, doğa karşısındaki duygulanmasını anlatır.
Eglog: Batı edebiyatlarında birkaç çobanın kır hayatı, aşk gibi konular üzerinde karşılıklı konuşmaları şeklinde yazılan pastoral şiirlere “eglog” denir. Eglog, Türk edebiyatında hemen hemen hiç kullanılmamıştır.

Edebiyatımızda idil denilebilecek pastoral şiirler varsa da eglog tarzı şiir hiç yoktur. Bunu Tevfik Fikret denemiş ancak pek başarılı olamamıştır. Recaizade Mahmut Ekrem, Behçet Necatigil, Cahit Külebi Yahya Kemal, başarılı pastoral şiir örnekleri vermişlerdir.

Türk edebiyatında doğa ve kır güzelliklerini öven bazı halk şiirleri dışında; pastoral şiir yazılmamıştır. Bu alanda ilk örnek Abdülhak Hamit Tarhan’ın “Sahra” adlı eseridir. Faruk Nafiz Çamlıbel (Çoban Çeşmesi) ve Kemalettin Kamu (Bingöl Çobanları) bu şiir türünde iki önemli isimdir. Günümüzde terimsel anlamıyla pastoral şiir yazılmamaktadır. Ancak pastoral şiire özgü köy ve kır yaşamından, bu yaşama yönelik öğeleri içeren şiirleri de pastoral şiir olarak nitelendiriyoruz.

Pastoral şiir türüne örnekler:
Kırlara açılırız çıngıraklarımızla.
Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski, yeni.
Kuzular bize söyler yılların geçtiğini,
Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek;
Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek
(Kemalettin Kamu)

Güzel çoban, bir içim, bir yudum su testinden;
Bugün sıcak yine pek, sanki ortalık yanıyor!
Güzel çocuk, senin olsun hayatım istersen;
Niçin gözüm sana baktıkça böyle yaşlanıyor?
Güzel çoban, ne kadar tatlı söylüyorsun sen;
Yalan da olsa içim doğru söyledin sanıyor!
(Tevfik FİKRET)

Avludan geçtiğini gördü gelinin
Suya gidiyordu öğle güneşinde
Ardında bebesi yalın ayak
Geride Karabaş
Tozlu yoldan
Söğütlerin oradaki çeşmeye
Yalağında bulutlar yıkanan çeşmeye
(Oktay RIFAT)

Dağlar orman, tepeler bağ, ovalar hep tarla
Koca mera dolu baştan başa sağmallarla
Köylünün kırları tutmuş yayılırken davarı
Sökemezsin, sarar âfakını yün dalgaları
(Mehmet Âkif Ersoy)

Tam otların sarardığı zamanlar
Yere yüzükoyun uzanıyorum
Toprakta bir telaş, bir telaş
Karıncalar öteden beri dostum.
(Behçet Necatigil)

Gümüş bir dumanla kapandı her yer
Yer ve gök bu akşam yayla dumanı
Sürüler, çemenler, san çiçekler
Beyaz kar, yeşil çam yayla dumanı!
(Ömer Bedrettin UŞAKLI)

Havalar güzel gidiyor
Sen de çiçek açtın erkenden
Küçük zerdali ağacım,
Aklın ermeden.
Cahit Külebi

Güneş ufkun kenarından
Yavaş yavaş yükseliyor
Köyün yüce dağlarından
Serin nefesler geliyor
(Orhan Seyfi Orhon)

Bir Cevap Yazın