Sefaretname nedir?

sefaretname

Osmanlı Devleti’nin yabancı ülkelere göndermiş olduğu sefirlerin İstanbul’dan başlayarak; gittikleri yerlerde gördükleri şeylerle, görüştükleri devlet adamları, siyasi hadiseler ve yaptıkları işler hakkında tanzim ettikleri raporlara Sefaretname, adı verilmektedir. Bu raporlar doğrudan sefirler tarafından vücuda getirildiği gibi sefirin maiyetindeki biri tarafından da yazılmıştır. Bu tarzdaki eserler mensur olarak yazıldıkları gibi manzum olarak da yazılmışlardır.

Sefaretnameler, OsmanlI diplomasi tarihi açısından son derece büyük öneme sahip olan kaynaklardır. Tarih araştırmalarında birince elden kaynak niteliğine sahiptirler. Bunlar, diplomatik ilişkilerin kaynağı olmanın yanı sıra kültür tarihi açısından da büyük önem taşımaktadırlar . Barışçı münasebetlerin kurulmasında son derece önemli rol oynayan bu tür yakınlaşmalar, Osmanlı Devleti’nin diplomasi tarihinin dönüm noktası olan 1699 yılında imzalanan Karlofça Barış Antlaşmasından sonra, Osmanlıların kültürel ve sosyal yaşantısına da büyük etki etmiştir.


Osmanlının yenileşme hareketlerinin önemli isimlerinden Yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin Paris Sefaret Takriri’nin Osmanlı Devletinde matbaanın kurulmasına ve Ebubekir Ratib Efendi’nin Viyana Sefaret Takriri’nin de, Osmanlı devlet ve askeri teşkilatının Sultan III. Selim zamanında yeniden düzenlenmesinde ve Batılı standartlara uydurulmasına büyük katkıları olduğu aşikardır. Osmanlı Sefaretnameleri arasında üzerinde en çok durulmuş olanı, edebi ve tarihi kıymet bakımından en önemli, olanı ve ülkede yaptığı mühim etkiler nedeniyle çok verimli olanı hiç şüphesiz Yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin Fransa Sefaretnamesidir.

Paris’e elçi olarak gönderilen Yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin sefaretnamesinin yazma ve basma birçok nüshası bulunmaktadır. Elçi, giderken yolda gördüğü yerleri, Paris’in saray ve bahçelerini, ayna imalathanelerini, seralarını, matbaa, rasathane, kilise, kale ve istihkâmlarını, opera ve apartmanları ile Parisli kadınlarını tasvir ettiği ünlü eseriyle Lale Devri’nin dinamiklerini oluşturmuş ve Osmanlı’da, Batı’ya ait sosyokültürel etkiler kısa süre içinde kendisini göstermiştir. Değişim uzun soluklu olmamış, Patrona Halil isyanı ile bu değişim sona ermiştir. 21 Kasım 1720 tarihinde Toulon’un Nazarto Limanı’na 80 kadar maiyetiyle birlikte gelen Yirmisekiz Mehmed Çelebi Efendi ve Said Efendi’nin aslında yolculukları son derece maceralı olmuştur. İstanbul’dan yola çıkan Mehmed Efendi ve maiyetini taşıyan gemi Lapseki civarlarında kıyıya oturmuştur. Burada bir süre bekledikten sonra yoluna devam eden heyet Malta’ya ulaştığında olumsuz hava koşulları nedeniyle bir hafta burada beklemek zorunda kalmıştır. Toulon üzerinden Buka Kalesi’ne ulaşmışlar ve yine olumsuz hava koşulları nedeniyle burada 4 gün beklemek zorunda kalmışlardır.

Mehmed Çelebi Türkiye’de görmediği bir med- cezir olayını hayretle izlediğini sefaretnamesinde anlatmıştır. 19 Mart 1720 tarihinde Paris’e ulaşan Mehmed Çelebi Efendi, Sadrazam İbrahim Paşa’nın talimatı üzerine hareket ettiği için buraya gelinceye kadar ki bütün memleketler hakkında son derece ayrıntılı bilgiler vermiştir. Toulon Limanı’ndan itibaren pek parlak alaylar, merasim ve şenliklerle karşılaşmış olan Yirmisekiz Mehmed Çelebi bu durumu “Fransız halkı kadın-erkek, çoluk-çocuk büyük bir heyecanla sokakları doldurmuşlardır .” şeklinde eserinde ifade etmiştir. Buradan yola çıkarak Avrupa halklarının Osmanlı Devleti mensuplarına yönelen meraklarını belirtmiştir. Kadınlaırnın Osmanlı kadınlarından farklı olduğunu erkeklerle bir arada yaşadıklarını belirtmiştir.

Toulouse şehrinin son derece büyük ancak harap bir şehir olduğundan bahseden Mehmed Çelebi, Bordeux Kalesi’nin ise şehrin dışında, sağlam ve müstahkem bir kale olduğunu anlatmıştır. Paris sokaklarının gayet geniş ve kalabalık olduğundan, garip binaların, saray ve bahçelerin çok fazla olduğunu belirtmiştir. Mehmed Efendi’yi en fazla etkileyen olaylardan biri Versailles Sarayının bahçesindeki ağaçların düzenli bir şekilde dikilmiş olmaları, havuzların tasarımı, heykeller, küçük kanallar, hayvanat bahçesindeki türlü türlü hayvanlar ve şadırvanların ihtişamıdır. Görüldüğü gibi sefaretnameler ayrıntılı olarak bir yerin ve günlük olayların anlatıldığı tarihi eser niteliği taşıyan ve tarihi aydınlatan eserlerdir. Bu eserlerden yola çıkarak toplumların sosyo- kültürel yapısı hakkında bilgi edinilebilmektedir. Mehmed Çelebi dışında diğer Osmanlı elçilerine ait bu tarz eserlerde vardır.

Bir Cevap Yazın