Sansür nedir?

Sansür, bazı kavramların zorunluluk doğuracak yollarla kontrol altına alınması durumuna sansür denmektedir. Özellikle hükümetler tarafından uygulanana bir türlü yasaklayıcı faaliyettir. Sansür aslında her türlü yazılı ve görsel basın, haber ve bir yerden diğer yere gönderilen her türlü ürünün, gönderilene varmadan önce gerekli olan durumlarda devlet aracılığı ile kontrolü veya bazı sakıncalı olduğu düşünülen fikirlerin yazılıp her ortamda yayılmasının engellenmesi işlemi özelliği taşımaktadır. Sansür, her şeyin zararlı ve kötü tarafının bulunabileceği gibi fikrin de kötüsünün toplum ve insanı, olumsuz yönde etkileyip, tahrip edeninin bulunduğu gerçeğinden doğmuştur.
basin-HURDUR
Asıl amacı toplumu bazı tehlikelerden korumak ve devletin bu tehlikeler üzerinde kontrol mekanizmasını kurmasını olarak ta ifade edilebilir. Daha çok toplumu olumsuz olarak etkileyen durumlarda ya da eylem olarak adlandırılabilecek davranışlar için uygulanır ve ifade özgürlüğünü dahi baskı altına alma amacı taşıyabilir. Ayrıca, sansür diye tanımlanan kontrol mekanizması toplu iletişimden bazı farklı düşünceleri ve durumları yok etme yoluyla algıyı değiştirme ve kontrol etme hareketi olarak da tanımlanabilir. Sansüre tabi olması muhtemelen şeyler yalnız bir kavram olabildiği gibi bir ahlaki değer ya da bir olayda olabilir.

Sansür sözünün kökenine baktığımızda, eski Roma’daki Censor adı verilen devlet personelinden geldiği görülür.. Censor adı verilen bu çalışanlar daha çok nüfus sayımı ile görevli olan devlet memurları idi. Tarihin çeşitli devirlerinde bir çok konuda olduğu gibi fikir eserlerine de sansürler koyulduğunu görmek mümkündür. Bu sadece devlet eliyle olan bir uygulama olma özelliği taşımaktadır. 1521 yılında Avrupa’da döneme damgasını vuran Kral V. Karl, devletin sınırlarını belirlediği sansürden geçmeden kitap yayınlamanın suç teşkil ettiğini ifade eden bir ferman çıkardı.

İkinci Dünya Savaşından önce ülkeleri için bir ideoloji tercih edip onu yerleştirmeye çalışan Faşizm, Nazizm ve Komünizm ile idare edilen devletlerde oldukça sert bir sansür uygulamaları olmuştur. Komünizm rejimini tercih eden ülkelerde hala aynı maksatla ve şiddetle sansür uygulamaları devam etmektedir.Bu memleketlerde konuşma ve basın hürriyeti olmadığını söylemek lazım. Demokrasinin egemen olduğu ülkelerde, sansüre sadece devletin bekasının tehlikede olması durumlarında başvurulur. Müstehcen yayınların çok fazla artması ve ahlaki değerler için tehlike arz etmesi karşısında devletler, bir çok alanda sansür uygulamalarına gitmektedirler.

Dünyadaki toplumları incelediğimiz zaman demokratikleşme süreci ile sansürün kapsamının sınırlandırılması birbirine paralel olarak gelişmektedir. Baskıcı olarak adlandırılan yönetimler günümüzde de sansürü devleti korumaktan çok toplumun bazı amaçlar doğrultusunda denetlenmesinde bir baskı vasıtası olarak kullanmaya devam etmektedirler.Sosyalist ülkelerde uzun süredir var olan katı sansür uygulamasına, 1989’da ortaya çıkan siyasal ve toplumsal değişimlerden sonra son verilmiştir.

Osmanlı devletinde sansür olarak değerlendirilebilecek ilk resmi uygulama 1864 yılında Matbuat Nizamnamesi adı ile çıkarılan basın tüzüğüdür.Bu tüzüğün uygulamaya geçmesiyle birlikte gazete ve dergi çıkarmak artık resmi yollardan alınacak izne bağlanmış ve hükümete gerekli olan durumlarda bu yayın organlarını kapatma yetkisi verilmiştir. Bu basın özgürlüğüne vurulan bir darbe olarak algılanmalıdır. 1878 tarihinden itibaren II. Abdülhamit yönetimi sansürü en sert şekilde uygulayan bir yönetim olmuştur.1881 yılında kurulmuş olan Encümeni Teftiş ve Muayene adlı kuruma gazete, dergi ve kitapları yayımlanmadan önce denetleme yetkisi tanınmıştır. Osmanlının çökmek üzere olduğu bu dönemde birçok gazete ve dergi maalesef insafsızca kapatılmıştır. Günümüzde de basın üzerinde gizli bir sansür uygulaması bulunmaktadır. Bu da basının özgür iradeyle çalışmasını engellemektedir.

Bir Cevap Yazın