İslam toplumlarında vakfın önemi nedir?

Bir kişinin belirli bir hizmetin yerine getirilmesi ya da başkalarının faydalanması için parasını ya da malını bağışlamak sureti ile oluşturmuş olduğu kuruluşlardır. Bir vakfın kurulabilmesi için mülk sahibinin vakfa bırakacağı bir mülk ya da gelir kaynağı bu mülkün yönetiminden sorumlu bir kişi mütevelli, vakıftan faydalanacak kişiler ya da görülecek hizmet ve ayrıca mülk sahibinin tüm bunları detayları ile belirtmiş olduğu yazılı bir metin gerekmektedir.

İslam öncesi Arap toplumlarında da vakıf benzeri kurumlar vardı. Tapınaklar gibi dinsel amaçlı yapıların yanı sıra yollar, köprüler, su kemerleri gibi kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olan bu kurumlar İslam dinince de benimsenmiştir.

İslam tarihinde ilk vakfın 625 yılında Hz. Muhammed Medine’deki yedi hurma bahçesinin gelirini Müslümanlar’ın savunması için başka bir hurma bahçesini de yiyeceği tükenen yolcular için bağışlamıştır.
Ortaçağ’da Avrupa’da olduğu gibi İslam toplumlarında da vakıfların başlıca konusunu o dönemde temel zenginlik kaynağı olarak kabul edilen toprak oluşturmuştur. Türkler’in İslam dinine girmesinden sonra vakıflar Anadolu’da da hızla yaygınlaşmıştır. Anadolu Selçuklu Devleti’nde ve Anadolu Beylikleri’nde vakıf toprak örgütlenmesinin başlıca şekillerinden biri olmuştur. Vakıf topraklarının geliri ile han, hamam ve medrese gibi kurumların giderleri karşılanırdı. Osmanlı İmparatorluğu zamanında da bu gelenek devam ettirilmiştir. Ayrıca hayır amacı ile bilhassa kendi isimleri ile anılan çeşme, cami, imaret, hamam, kervansaray ve köprüler yaptıran kişiler, bunları bağışlayarak vakıflar kurmuşlardır. 16. asırda yaklaşık olarak 2400 olan vakıf sayısı 18. asırda 6 000’e kadar ulaşmıştır.

İslam hukukunda vakıf genel anlamda mülk sahibinin mülkünü ya da bu mülkün gelirini kamu yararına, belirli bir süre sınırlaması olmaksızın bağışlamasıdır. Bu işlemin vakıf sayılabilmesi için mülk sahibinin Allah’a yakın olmayı amaçlaması gerekir. Böylece bağışlanmış olan mülk Allah’ın kullarının yararına sunulacaktır. Sadece zenginlerin yararlanması için kurulan bir vakıf geçerli değildir.

İslam hukukunda bazı durumlarda tartışma konusu olmak ile birlikte mülk sahibinin çocuklarının lehine oluşturulan vakıflar da bulunmaktadır. Bu tür vakıflar özel topraklara, diğer taşınmazlara ve gelirlere halife ya da sultanın el koyması tehlikesine karşı ya da mirasın birçok mirasçı arasında paylaştırılmasını önlemek amacı ile kurulmuştur.

İslam toplumlarında birbirinden farklı amaçlara ve işlevlere sahip olan vakıflar bulunmaktadır. Okullar, camiler, kütüphaneler, misafirhaneler ve yetimhaneler gibi bazı vakıflarda doğrudan mülkün kendisinden faydalanılır. Bunlar arasında mağaza, han, dükkan gibi yapılar ile tarım için ayrılan topraklar sayılabilir. Ayrıca belirli bir süre halkının kuraklık, hastalık, yangın gibi durumlarda faydalanılması ya da yoksulların vergilerinin ödenmesi için kurulan vakıflar da bulunmaktadır. Osmanlı Devleti zamanında belirli bir faiz karşılığında para işleten ve yol ile gelir sağlayan vakıflar da kurulmuştur.

Osmanlı Devleti’nde vakıfların yönetiminden sorumlu en büyük merkezi örgüt olan Harameyn Evkafı 1826 yılında kaldırılarak yerine Evkaf-ı Hümayun Nezareti kurulmuştur. Cumhuriyet döneminde ise vakıfların denetimi önce Şeriye ve Evkaf Vekaleti’ne (Din İşleri ve Vakıflar Başkanlığı) bırakılmıştır. Bu vekaletin 1924 yılında kaldırılması ile Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredilen vakıf işleri günümüzde Başbakanlığa bağlı olarak çalışmakta olan bu genel müdürlük tarafından devam ettirilmektedir.

Bir Cevap Yazın