Mehir nedir?

Evlilik öncesinde ya da boşanma durumunda sık sık aile kurmayı ya da ayrılmayı düşünenlerin gündeme getirdiği bir konudur. Genel olarak İslamiyetin bu konuya bakışını bilmeyenler bazı tartışmalar yaşarlar. Ve huzursuzluklar kaçınılmaz olmaktadır.
mmm
Mehir, evlenecek olan kadının hakkı olan mal ya da paradır. Bunun azı veya çoğu için kesin bir sınır bulunmamaktadır. Kişilerin ekonomik durumlarına göre değişebilir. Evlenmeden önce peşin olarak verilebileceği gibi, evlendikten sonra da verilebilmesi mümkündür. Erkeğin evlendiği kadına mehir ödemesi dinimize göre vaciptir. Mehir, kadının hakkıdır ve onun rızası olmadan kimse onu harcayamaz.

Başlık ise mehirden oldukça farklıdır ve kız tarafının kendileri için bir gelir olarak sözleşme, nişanlanma ve düğün sıralarında damat tarafından aldıkları para ve eşyadır. Bu bir çeşit rüşvet olup haksız kazanç yoludur. Damat tarafından kız tarafına verilen şeyler sırf evlenen kız için harcanıyorsa, o zaman adı ne olursa olsun mehir yerine geçer.

Hatırı sayılır bir miktar olarak ödenmiş ya da taahhüt edilmiş bir mehir, basit nedenlerle erkeğin eşini boşamasının önünde büyük bir engeldir. Böylece mehir, kadına maddi destek yanında evliliğin sürekliliği için de etkili bir bağ vazifesine sahiptir. Birçok zararı görülen ‘başlık’ adetinin ortadan kalkması ve evlenen kızın layık olduğu nikâh bedeline kavuşması, ancak mehir esaslarının uygulanmasıyla mümkündür. Başlık dini bir kural olmayıp bir geleneksel davranıştır. Ve İslamla bağdaşmamaktadır.

Genel olarak hangi durumlarda mehir verilmesi gerektiği konusunda taraflar tam bir bilgiye sahip olmayabiliyor. İslâm hukukçuları mehiri, nikah sözleşmesi esnasında tarafların miktarını belirleyip belirlememesine göre şu isimler altında değerlendirmişlerdir:

Mehr-i müsemma: Miktarı belirlenmiş mehir türüdür. Tarafların akid öncesi, akid esnası ya da akid sonrasında üzerinde anlaşmaya vardıkları mal veya paraya mehr-i müsemma adı verilmektedir. Bu mal ya da para, erkeğin bir borcu olarak kaydedilmektedir.

Mehr-i misil: Akid öncesi ya da sırasında bir miktar konuşulmamışsa, mehir miktarı olarak mehr-i misil geçerlidir. Mehr-i misil, evlenen kadının baba tarafından akrabası olan, halası, amcasının kızı, kız kardeşi gibi akrabalarının almış olduğu mehir miktarıdır. Bunu tesbitte mal, yaş, güzellik, akıl ve dine bağlılık gibi özellikler dikkate alınmaktadır.

Mehr-i muaccel: Tarafların üzerinde anlaşmaya vardıkları ve koca tarafından hanımına peşin olarak ödenmiş olan mehir türüdür.

Mehr-i müeccel: Veresiye ödenmek koşulu ile tarafların anlaşmaya vardıkları mehir miktarına verilen addır.

Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (sas) bir hadis-i şeriflerinde “Evlenin, boşanmayın. Zira talaktan, boşanmadan Arş-ı Âlâ titrer.” buyurmuştur. İslâm hukukunda nikah akdi, bir yanıyla hukuki bir işlemdir, bir yanıyla da ibadet kategorisinde değerlendirilmektedir. Bunun nedeni ise fıkıhta nikahın Allah hakkını ilgilendiren boyutlarının da olmasıdır. İslâm hukukunda ayrıntılı olarak ele alınmasına rağmen nikah akdiyle ilgili bazı konular kamuoyunda çok fazla bilinmemektedir. Bilhasssa ayrılıkların artmasıyla mehir, çok tartışılan bir konu haline gelmiştir. Kimisi düğünde takılanları mehir olarak kaubl ederken, kimisi de ‘Resmi nikaha göre nasıl olsa boşanınca mal ikiye bölünüyor’ düşüncesiyle mehri önemsememektedir. Oysa boşanmaya olumlu bakılmasa bile yaşamak zorunda kalındığında kul hakkına girmeden, mağduriyetlere yol açmadan yolları ayırmak da bir o kadar önemlidir.
Mehrin nelerden olabileceği konusunda temel ölçüt, söz konusu malın mevcut ve meşru olmasıdır . Mehir, altın, döviz, para, ev, araba gibi her türlü maldan verilebilir. Mal dışında kadının lehine olan bir menfaat de mehir olabilir.

Mehrin azamisi için bir sınır yoktur. En azı için de Şafiî mezhebine göre bir ölçü yoksa da, Hanefî Mezhebi’ne göre mehrin en asgarisi 30 küsur gram gümüş değeri olarak kabul edilir. 80-90 gram altın ortalama bir ölçü sayılabilir.

Ergenlik çağına ermiş akıldan yoksun olmayan bir kadın, mehrini kocasına veya onun vefatından sonra varislerine bağışlayabilir. Bu konuda kimsenin itiraz hakkı yoktur. Kadın, isterse mehri ana-babasına da hibe edebilir.
Mehir, doğrudan mehir hakkının tek sahibi olan nikahlanmış kadına teslim edildiği gibi, kadının izni doğrultusunda onun babası ya da diğer velilerine de teslim edilebilir. Zaten mevcut uygulama da böyledir. Mehrini almış olan evli bir kadın ise, mehri istediği gibi kullanabilir, buna müdahale etmeye kimsenin hakkı yoktur.
Kur’an-ı Kerim’de: “Kadınlara mehirlerini gönül hoşluğuyla verin. Şayet ondan birazını kendileri gönül rızasıyla bağışlayıverirlerse, onu da sindirerek afiyetle yiyin.” (Nisa/4). Buyrulmaktadır.

“Bir eşin yerine başka bir eş istediğiniz takdirde, onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız dahi, verdiğinizden hiçbir şeyi geri almayın.” (Nisa/20). Buyrulmaktadır.

Bir Cevap Yazın