Kıyafet ve şapka kanunu nedir?

Cumhuriyetin ilanı ile beraber Mustafa Kemal Atatürk tüm ülkede bazı yenilikler yapma çalışmasına başladı. Amacı ülkemizi çağdaş muasır medeniyetler seviyesine Çıkarmak olan Mustafa Kemal’in en zor devrimlerinden birisi kıyafet ve şapka devrimidir.

O dönem halkı için alışılmış bir fesi atıp yerine şapka kullanmak çok köklü bir değişimdi. Buna ayak uydurmak ve benimsemek çok zor görünüyordu. Milli mücadele yıllarında bizden olanla olmayanla başlarındaki fes ve şapka ile ayırt edilebiliyordu. Başında fesi olan bizden sayılıp ona yardım eli uzatılıyordu. Başında şapkası olanlar ise sürekli olarak zarar veriyorlardı. Başında şapkası olanlar yurdumuzu elimizden almaya çalışmışlardı. Ülkemizi açlığa, işsizliğe ve esarete mahkum etmeye çalışıyorlardı.

Sivil olsun asker olsun her nerede bir şapkalı görülmüşse vahşi bir hayvan ya da canavar görmüş gibi hareket ediliyordu. Kısacası o dönemde fesli olanlar öz kardeş, yurttaş, dindaş olarak algılanırken, şapkalı olanlar düşman olarak algılanıyordu.

Şapka milli mücadele yıllarında şapka daha çok nefret duyduğumuz, kendilerine karşı düşmanlık beslediğimizi kişilerin bir sembolü idi. Onlara halk arasında gavur deniliyordu.

Dini açında bakıldığında serpuşun yani şapkanın önemi oldukça büyüktü. Şapka bir nevi kafirlik işareti idi. Şakadan bir kişinin başına bir şapka koymuş olsanız o kişi büyük bir hiddete kapılır, derhal başından atar ve ayakları ile onu çiğnerdi. Hatta bu kişi çok mutaassıp biri ise sizi öldürme ihtimali bile vardı. Çünkü o zamanki inanışlara göre bir kişi şapka giydi mi gavur oluyordu.

Ancak o dönemde inanışlar tamamen batıl bir özelliğe sahipti . İnanç dışta değil kişinin içindedir. Allah ve peygamber sevgisinin şapka ile hiçbir alakası yoktur. Eğer bir kişi Allah’tan korkuyor, peygamberi sayıyor ise başına taktığı bir şapkanın hiçbir önemi yoktur elbette. Dindarlığı bir şapka ile eşleştirmek son derece yanlış bir tutumdur.

O dönemde kabul gören şapkanın rengi kıpkırmızı bazen de narçiçeğinden vişneçürüğüne kadar değişen ve daha ziyade külaha benzeyen bu serpuşun bir siperi bile yoktu. Güneş veya yağmurdan korunmak mümkün değildi. O dönemde fes ile yurt dışına çıkıldığında alay konusu olma durumuyla karşı karşıya kalabilirdiniz.
Atatürk Kastamonu ilimizin mutaassıp bir yer olduğunu bildiği için kıyafet devrimini yapmak için ilk olarak bu ilde açıklama yapmıştır. Hem kendisinden hem milletinden emin ve söylentilerin yanlış olduğunu ispat etmek istemiştir.

24 Ağustos 1925 tarihinde iki arkadaşı ile birlikte Ankara’dan yola çıkmışlardı. Üzerinde gri ketenden yazlık bir panama şapkası var idi. Çankırı’dan geçip Kastamonu’ya uğramış, İnebolu’da karar kılmıştı.Bölge halkı kurtarıcılarını ilk defa karşılarında görmüşler.

Halk Mustafa Kemal’i büyük bir sevgi gösteri ile karşılamışlardı. Millet adeta onu bağrına basıyordu. Onu elinde şapkası ile başı açık görenlerde başlarındaki fes , kalpak ve sarıkları çıkarıp başı açık duruyorlardı. Civardaki bütün il ve ilçelerden gelen heyetler Mustafa kemal2i kendi kasabalarına davet ediyorlardı. Atatürk halk arasında dolaşırken Kastamonu müftüsüne İslami kıyafet konusunda sohbet ediyordu. Sonra Mustafa kemal İnebolu’ya gitmiş orda da bu devrimi anlatmaya çalışmıştır. Kıyafet devrimi kısa bir sürede herkes tarafından benimsendi. Mustafa kemal böylece bir yeniliğe daha imza attı.

Bir Cevap Yazın