Ziya Paşa kimdir?

347679_2

Ziya Paşa, asıl ismi  Abdülhamid Ziyaeddin olan ve hem ondokuzuncu yüzyıl osmanlı devleti en önemli devlet adamlarından  biri olarak, hem de birinci dönem tanzimat şair ve yazarlarından ve önemli üç şahsiyetten ( Şinasi, Namık Kemal ve Ziya Paşa) biri olan, Osmanlı aydınları içinde ilk olarak batılılaşma kavramını kullanan kişidir.

1825′te İstanbul’da dünyaya gelen Ziya Paşa, liseyi Beyazıt lisesinde bitirmiş ve Arapça, Farsça dillerini özel dersler alarak öğrenmiştir. İlk olarak Sadaret Mektub-i Kalemi’nde bir sure çalıştıktan sonra, Mustafa Reşit Paşa aracılığı ile 1855 tarihinde sarayda Mabeyin Kâtipliği’ne atanmıştır. Sultan Abdülaziz döneminde iken Genç Osmanlılar adlı bir cemiyetin arasına katılmış, namık Kemal ile birlikte 1867 tarihinde Avrupa’ya yani Londra’ya kaçmıştır. Orada bulunduğu dönem içerisinde Namık Kemal ile birlikte Yeni Osmanlılar’ın yayın organı olan Hürriyet gazetesini yayınlayarak, Osmanlı Devleti hükümeti ile mücadele etmeye çalışmışlardır. Aradan beş sene geçtikten sonar yurda dönen Ziya Paşa’ya, 1877 yılında vezirlik rütbesi verilerek Suriye valiliğine atanmıştır. Daha sonar da Adana valiliğine atanan Ziya Paşa  17 Mayıs 1880 tarihinde Adana da vefat etmiştir.

Birinci tanzimat dönemi önemli üç yazar ve şairden biri olan Ziya Paşa,  Türk edebiyet tarihinde ilk olarak ortaya çıkan Batılılaşma Dönemi Türk edebiyatının ilk aşamasını oluşturan yazarlardandır. Yazılarında ve şiirlerinde edebiyatımızın kendi geleneğine sahip çıkılması gerektiğini savunarak, yazılan eserlerin halk dilinde olması gerektiğini savunmuş ve bunu kendi yazdığı şiir ve edebi yazılarında göstermiştir. Ayrıca Fransız İhtilali kebirinden de etkilenerek bu akımın edebiyetımızdaki bir yansıması olarak, Ziya Paşa şiirlerinde ve yazılarında Divan şiir biçimleriyle ana tema olarak adalet, hak, uygarlık, hürriyet gibi konuları işlemiştir.

Ziya Paşa, yenilikçi fikirlere sahip olmakla beraber gelenekçi düşüncelerinden dolayı Divan şiir geleneğinden ayrılamaz ve yazdığı şiirlerini, aruz ölçüsüyle ve ağır bir dil kullanarak eserler vermiştir. Bu önemli eserlerinden edebiyat tarihinde öne çıkan , Terci-i Bend ve Terkib-i Bend isimli iki divan şiirleri verilebilir. Bu şiirlerinde üzerinde önemle durduğu konu ise, insanın yazgısı ve hakikatları kavramanın ne denli müşkil ve zor olduğu, Allah’ın mutlak hakimiyeti gibi metafizik konular üzerinde durmuştur.

Ziya Paşa’nın şiirlerini incelediğimiz zaman görünen şu ki, her ne kadar yenilikçi bir edebiyatı biçimini benimsemiş olsada, zaman zaman ikiliklere düştüğü anlaşılmaktadır. Bunun bir göstergesi olarak çıkardıkları ilk hürriyet gazetesinde kendi yazdığı  “Şiir ve İnşa” makalesinde, divan şiirini ağır bir dille eleştirmiş ve tam tersi olarak da, Halk şiirinin ise bizim gerçek şiirimiz olduğunu savunmuştur. Daha sonra ileri ki zamanlarda yazdığı ve Türk, Arap ve İran şairlerinden etkilenerek ve onların eserlerinden derleyerek oluşturduğu şiirlerden meydana gelen Harabat isimli eserinde, yenilikçi düşüncelerine tam ters olarak bu eserinde antolojisinin ön sözünde, divan şiirine övgüler yazmıştır. Bu duruma kayıtsız kalmayan Namık Kemal, Ziya Paşa’nın düştüğü bu druma karşı yazdığı eserlerine mukabil Tahrib-i Harabat ve Takip isimli iki eser yayınlayarak eleştirileri kaleme almıştır. Ayrıca şiirlerinde karşıdakine ders verir makamında olarak öğretici bir tavır halinde eserler vermiştir.

Toplumumuzda Ziya Paşanın  özdeyiş halinözdeyiş haline gelen bazı önemli sözler bazı önemli sözleri vardır. Bu beyitlerden birkaçı şöyledir:

“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz’’, ‘’Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde”“Bi-baht olanın bağına bi katresi düşmez, Baran yerine dürri güher yağsa semadan” ve “Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir, Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” gibi kimi beyitleri ağızda dilden dile geçerek darb-ı mesel olmuştur.

Ziya Paşanın edebi yönünü kısaca özetleyecek olursak; İlk olarak fikirlerinde yenilikçi olmasına rağmen, verdiği eserleri ile ve yaşantısıyla eskiye bağlı bir şair ve yazar olduğu, bunun göstergesi olan tezat ve ikilik hem hayatına hem de eserlerine yansımıştır. Duruş tarzı bakımından divan şiirine bağlı olamakla beraber, Divan şiiri nazım biçimleri alanında verdiği eserlerinin yanında bazı yazdığı gazellerinde lirik sayılabilecek özellikler taşımaktadır. Ilk başta halk dili olan sade bir dili savunmuş ve beğenmiş olmasına ragmen daha sonra yazdığı şiir ve yazılarında Arapça, Farsça tamlamalarla yüklü ağır bir dil kullandığı görülmüştür. Hemen hemen bütün şiirleri aruz vezni ile yazmıştır. Eserlerinde Tanzimat Dönemi Edebiyatının bütün özelliklerini taşımaktadır. terciibent ve terkibibent türünde verdiği eserleri ile  Türk edebiyatı tarihinde görülen  en önemli şairlerinden olmuştur.

Ziya Paşa’nın edebiyatımıza kazandırdığı eserleri şöyledir: Hiciv alanında Zafername, düzyazıda Rüya, şiir alanında Eş’ar-ı Ziya, anı olarak Defter-i Amal, mektup Veraset Mektupları ve makale alanında ise Şiir ve İnşa adındaki eserleri bulunmaktadır. Ayrıca tercüme alanında ise Viardot’un tarih alanındaki yazdığı Endülüs Tarihi’ni, Cheruel ile Lavallee’den Engizisyon Tarihi’ni, J.J. Rousseau’nun eseri Emil‘i, Moliere’in ise Tartuffe‘ü tercüme ederek edebiyatımıza bu önemli eserleri kazandırmıştır.

Bir Cevap Yazın