Mistisizm nedir?

İnsanın mantık ve akıl yürütme yoluyla erişemediği ilahi ve doğaüstü denilen hakikatleri derin bir sezgi ile arama yolu olan mistisizm, terim olarak Grekçe’de “gözlerini kapamak” anlamına gelen “myein” sözcüğünden türetilmiştir. Kısaca doğaüstü güçlerin var bulunduğu ve bunlarla ilişki kurulabileceği temeline dayanan dinsel dünya görüşüdür.
mistisizm
Felsefi kaynağını dinden alan mistisizme din yerine, “dinin iç kısmı” demek daha doğru olur. Diğer adı gizemciliktir. Gizemcilik deyimi, Batı mistisizmini dile getirmek için önerilmiştir. Gizemciliğin temeli Çin’de Konfüçyüsçülük ve Taoculuk, Mısır’da Hermesçilik, Hint’te Brahmacılık, Yunan’da Orfeosçuluk ve Pitagorasçılık gibi ilkçağın gizemsel dinleridir. Bu dinler halka kapalı olup törenleri gizli olarak yapılırdı. Sıradan insanların ulaşamayacakları varsayılan gizemlerin gizlenmesi gerekiyordu.

Kaynağını dinden alan mistisizme göre, insanoğlu akıl yolu ile kavrayamayacağı Tanrı’yı sadece metafizik bir sezgiyle kavrayabilir. Bilinmeyene, mükemmelliğe, sonsuzluğa, doğaüstü varlığa sezgi yoluyla ulaşmasında en önemli araçları tecrit olma (dış dünya ile ilişkilerini minimum düzeye indirme), vecd ve transtır.

Mistik düşünce panteizm ve panenteizm olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Panteizm evreni tanrı olarak görür veya tersidir. Panenteizm ise evreni tanrıda görür. Panteizmde kişisel bir tanrıya yer yokken Panentizm evreni tanrının bir parçası olarak görür. Panteizm hayatın akışına değişime son derece özel bir önem vererek doğayla bütünleşmeyi savunurken Panenteizm doğayı tanrının bir eseri olarak kavrar.

Mistisizm 12. yüzyılda Batı-Hristiyan Dünyasında S. Bernard, Hugucs de Saint Vİctor ve benzerleri vasıtasıyla bir sistem olarak ortaya çıkmış ve XVIII.-yüzyıldan itibaren de sıkça kullanılır olmuştur. İslam dünyasında erken yıllarda, VIII. yüzyılda ortaya çıkan tasav¬vuf kelimesi de yakın dönemlerde Batı dil¬lerinde bu terimle karşılanmıştır.

Ünlü Türk gizemcisi Şeyh Bedrettin’e göre her bilgi, kendi aşamasında haktır. Gerçek halka daha işin başında söylenirse ya yollarını sapıtırlar veya gerçeği söyleyeni suçlarlar. Halk ve hak (gerçek), ortalama bir yolla ve ayrı ayrı gözetilerek birbirlerine alıştırılabilirler. Ama herhalde halk, hak ve hakikate alıştırılmalıdır.

Yükselmeyi ve gerçeğe yaklaşmayı aşama aşama gerçekleştiren gizemcilik öğretilerinde genel olarak en üst derece bütün törenlerden, kurallardan, yasaklardan, yükümlülüklerden sıyrılmayı sağlar. Ortaçağda bir gizemsel tanrıbilim ve bir gizemsel felsefenin geliştirildiği görülmektedir. Coşku, esirme Tanrı’ya ulaşma ve Tanrı’yla birleşme gibi gizemci öğeler felsefeye Baküs diniyle Orfeosçuluğun bir reformcusu olan Pitagoras’la girmiş, daha sonra Platonculuk ve Yeniplatonculukla yeniden şekillenmiştir.

Mistisizm dış alemle bütün ilişkisini keser ve “hakikat” i vecd halindeki deneyimlerinde arar. Mistiğin ulaşmak istediği hedef, aydınlanma veya uyanma denilen yüksek bir şuur durumudur. Mistisizm göre bu, uzun zaman gerektiren deneyimlerle aşama aşama yaklaşılan, fakat tam olarak ulaşılıp ulaşılamayacağı bilinmeyen bir hedeftir.

Mistisizm ve modern analitik felsefe mistisizmin deneyimsel ve bütüncül olması ve mistik deneyimin genel olarak ifade edilemezliği, modern felsefenin ise analitik, sözel ve indirgemeci oluşundan dolayı birbirleriyle zıtlık içinde bulunurlar. Ancak mistisizm ile felsefe arasındaki bu ayırım sadece modern dünyaya özgüdür. Tarihin büyük bölümünde mistik ve felsefi düşünce birbirleriyle yakından ilişkili olmuştur.
Mistisizm, bir bilgi çeşidini, bir çeşit bil¬giyi elde etme yolunu, ruhi bir tecrübeyi, bu tecrübeyi ger¬çekleştiren şuuru ve şuur hallerini gösteren, Tanrı’yı varlığın temeli ve esası kabul ederek, bireyin O’nunla doğrudan doğruya irtibat kurabileceğini ve bir “bir¬lik” oluşturabileceğini kabul eden, bu ama¬ca ulaşabilmek için bazı davranışları benimseyen ve bütün bunların “sev¬gi” veya “ilahi aşk” ile gerçekleştirilebile¬ceğine inanan akımları ifade eden bir terim¬dir.

Mistik bilgiye, mistik yoldan ulaşılır. Bu yol “iç tecrübe” denilen “ruhi-mistik tecrübeye dayanır. Kişi, gözünü dış dünyadan çekip iç dünyaya çevirir, ruhun derinlikleri¬ne dalar, vecd (extase) hâli denen bu halde, başka bir aleme intikal eder. Buradan gönül ufuklarına akseden hakikatleri açık seçik ve doğrudan doğruya algılar.

Bazen mistisizm, duyuları, dış tecrübeyi ve aklı bırakıp duyulara, sezgi ve hayale bağlanıp güvenmek; körü körüne bağlılık, hayranlık; gizli, kapalı ve karan¬lık olanı kabul etmek anlamlarında ve kü¬çümseyici bir ifade olarak kullanılmak¬tadır. Mistisizmin psiko-patolojik haller olarak değer¬lendirildiği de olmuştur. Mistik haller ile patolojik hallerin farklı olduğu, her şeye rağmen kesindir. Yine herşeye rağmen, ge¬rek bilgi çeşidi ve gerekse yaşanan değerler olarak mistisizm gerçek bir olgudur. Her za¬man, her toplum ve medeniyette gerçek ola¬rak görülmüştür.

Bir Cevap Yazın