Michael Faraday kimdir?

Michael Faraday 22 Eylül 1791 tarihinde İngiltere’nin Newington şehrinde, yoksul bir ailenin dört çocuğundan biri olarak doğdu. Fraday’ın babası İngiltere’nin kuzeyinden 1791 yılının başında Newington köyüne iş aramak için gelmiş bir demirci idi. Annesi Faraday’ın zorluklarla dolu çocukluk döneminde ona duygusal olarak destek olmuş, sakin ve akıllı bir köylü kadınıydı. Babaları çoğu kez hasta olan ve iş bulmakta zorluk çeken Faraday ve üç kardeşinin çocukluğu yarı aç yarı tok olarak geçti. Ailesi çok varlıklı olmadığı için çok yetersiz bir eğitim aldı.
Michael-Faraday
Faraday yalnızca temel matematik işlemlerini ve okuma-yazmayı öğrenebildi. Faraday 14 yaşına geldiğinde okulu bırakmak zorunda kaldı ve yerel bir kitapçıda çırak olarak çalışmaya başladı. Burada kitapları ciltlemeyi öğrenen ünlü bilim adamı boş zamanlarında okuduğu kitaplar sayesinde birçok bilimsel kavramları öğrendi. Kitap okuma sevgisi hem kendisini geliştirmesine ve hem de bilimsel çalışmalarının temelini oluşturmasına büyük katkı sağladı.

1812 yılında Londra’daki Kraliyet Enstitüsü’nde Sir Humphry Davy tarafından verilen kimya konferansları için bir bilet aldı. Bu bilet belki de Faraday’ın yaşamında bir dönüm noktası olacaktı. Faraday 386 sayfa notu deri bir cilde koyarak olumlu bir izlenim yapma umudu ile Londra’daki Kraliyet Enstitü başkanı Sir Joseph Banks’a gönderdi. Fakat Banks olumlu veya olumsuz herhangi bir cevap vermedi. Faraday Sir Humphry Davy’e ne olursa olsun onun asistanı olmak istediğini notlarının kopyasıyla birlikte gönderdi. Davy bundan çok etkilendi fakat onun zaten bir asistanı vardı. Ancak bir süre sonra Davy asistanıyla kavga etti ve onu kovdu. Faradayla iletişime geçti ve ona laboratuardaki şişeleri temizletirim düşüncesiyle iş teklif etti. Bu iş Faraday’ın aklındakilerle uyuşmuyordu ama bu işi kendi geleceği için atacağı doğru bir adım olarak görüp kabul etti.

Faraday, eski şişeler ve hurda parçalardan yaptığı basit bir elektrostatik üreteçten yararlanarak deneyler yapmaya başladı. Yine Faraday kendi yaptığı zayıf bir Volta pilini kullanarak elektrokimya deneylerini gerçekleştirdi. Faraday araştırmalarını derinleştirince iki önemli buluş daha gerçekleştirdi. Elektriksel kuvvet kimyasal molekülleri, o güne kadar sanıldığı gibi uzaktan etkileyerek ayrıştırmıyordu, moleküllerin ayrışması ancak iletken bir sıvı ortamdan akım geçmesiyle ortaya çıkıyordu. Ayrışan madde miktarı çözeltiden geçen elektrik miktarına dorudan bağımlıydı. Bu bulgular Faraday’ı yeni bir elektrokimya kuramı oluşturmaya yöneltti. Bu kurama göre elektriksel kuvvet, molekülleri bir gerilme durumuna sokuyordu. 1839 yılında Faraday elektriğe ilişkin yeni ve genel bir kuram geliştirdi. Elektrik madde içinde gerilmeler olmasına neden olur. Bu gerilmeler hızla ortadan kalkabiliyorsa gerilmenin ard arda ve periyodik bir biçimde hızla oluşması bir dalga hareketi gibi madde içinde ilerlemektedir. Böyle maddelere iletken denir. Yalıtkanlar ise parçacıklarını yerlerinden koparmak için çok yüksek değerde gerilmeler gerektiren maddelerdir. 1839 yılında sağlığı bozulan Faraday bunu izleyen altı yıl boyunca pek bir etkinlik gösteremedi. 1845 yılında araştırmalarına yeniden başlayabildi. 1855 yılından sonra Faraday’ın zihinsel gücü azalmaya başladı. Kraliçe Victoria, bilime büyük katkılarını göz önüne alarak Faraday’a Hampton Court’ta bir ev bağışladı. Faraday 25 Ağustos 1867 de İngiltere’de Hampton Court’ta vefat etmiştir.

Hür fikirli bir bilim adamı olan Faraday, Kraliyet Enstitüsü başkanlığını iki defa geri çevirmiş ve Kraliçe’nin Sir ünvanı teklifini kibarca reddedip, “Sonuna kadar sadece Michael Faraday olarak kalmalıyım” demişti. Öldüğünde, Kraliçe Victoria, onun da Newton ve İngiltere’nin diğer ünlü bilim adamları gibi, Westminster Manastırı’na defnedilmesini teklif etmişti fakat Faraday vasiyetinde mezar taşının sıradan olmasını ve gösterişsiz bir yere gömülmeyi istemişti. Faraday bütün yaşamı boyunca mütevazı olmuştu ve “Beğenilen bir teoriye körü körüne sadık kalmak yüzünden, bilime, telafisi daha fazla emek gerektiren pek çok yanlışlık girmiştir. Bunlara engel olmak, büyük oranda zihni alçak gönüllülük, bağımsızlık ve yenilgiyi kabul etmeyi gerektirir.” diyordu.

Bir Cevap Yazın