Küreselleşme nedir?

globalKüreselleşme, dünya üzerindeki ülkeler arası politik, ekonomik, siyasi, sosyal ve ticari ilişkilerin, coğrafik sınırlara bağlı olmaksızın entegre edilerek belirlenmesi ve uygulanması diyebiliriz.

Küreselleşme II. Dünya Savaşından sonraki yıllarda hayatımıza girmiş bir kavramdır ve net bir tanımı kesinlikle yoktur. Zira, küreselleşme oldukça tartışmalı bir kavramdır, hala da tartışılmaktadır.

Bu kavramla ilgili iki farklı bakış açısı vardır; bir bakış açısına göre küreselleşme vardır, olmalıdır, kaçınılmazdır. Dünyanın geldiği noktada ancak küreselleşme ile dengelerin daha sağlıklı kurulması mümkündür. Sonuç olarak da küreselleşme, ülkelerin daha  çok gelişmesinin, zenginleşmesinin önünü açar.

Bir diğer bakış açısı ise, küreselleşme dünya üzerindeki büyük ve güçlü ülkelerin bir dayatmasıdır. Gerekli olmadığı gibi zararlıdır da, zira küreselleşmenin amacı büyük ve gelişmiş ülkelerin az gelişmiş ülkelerin kaynaklarını suistimal etmesidir. Sonuç olarak da küreselleşme zengin ülkelerin daha zengin, fakir ülkelerin ise daha fakir olmasının önünü açar.

Görüldüğü üzere bu iki bakış açısının uzlaşması pek de olası değildir. Bu sebeple de bu kavram üzerine tartışmalar hep vardır ve olacaktır.

Küreselleşme genelde hep ticari ve ekonomik konularda dillendirilir, ancak bu kavram aynı zamanda ve önemli oranda siyasi ve sosyolojik bir olgudur. Ünlü İngiliz toplumbilimci Anthony Giddens’e göre küreselleşme, tek ve basit bir süreç değil, birçok süreçten oluşan karmaşık bir süreçler ve olgular topluluğudur. Bu olgular ve süreçler içinde birbirine tamamen zıt olanları da olmakla beraber, bu küreselleşmenin doğasında vardır, normaldir. Giddens, küreselleşmeyi gerekli bulmakta ve modern olmanın bir sonucu olduğunu ileri sürmektedir.

Ancak uzmanların ve siyasilerin küreselleşme üzerine eğilmeleri ne derecede olursa olsun, bu kavram üzerindeki endişe bulutları her daim olacaktır. Zira, küreselleşmenin etkileri de küresel olup, çok çeşitli sonuçlara sebebiyet vermektedir. Bu sonuçlar içinde kavramı destekleyenler kadar, desteklemeyenleri de teyit edici tespitler olduğu sürece her iki görüşün de ısrarcılığı, ve dolayısıyla bu kavramın tartışmaya açık olma durumu, da sürecek gibi görünüyor.

Bir Cevap Yazın