İslam dininin idama bakışı nasıldır?

Türkiye’de 2004 yılında kaldırılmış olan idam cezası Mersin’de bir genç kızımızın 2015 yılının Şubat ayında hunharca katledilmesinden sonra yeniden tartışılmaya başlandı. İdam cezasının tek çare olduğunu düşünen ve hatta bunu yapılan eylemlerde dile getiren pek çok insan görmekteyiz.
idamcezası
İdam cezası, devletler tarafından uygulanabilen en sert cezadır. Kişi idam cezasına çarptırıldığı zaman infaz, kişinin yaşamına kanuna uygun olarak son verildiği zaman gerçekleşir. Peki İslam dininin idama bakışı nedir?

İslam dini, hayatımızın bütün alanlarını düzenleyen, hayatımıza yön veren bir iman ve ameller sistemidir. Dolayısıyla ceza konusunda da en doğru ve duygusallıktan tamamen arınmış ilkeler sunmaktadır.
İslam’ın sunduğu güzelliklerden habersiz olan ve sürekli islamofobi propagandası yapan İslam düşmanları dini dejenere edecek çalışmalar yürütmektedirler.

Avrupa merkezli “insan hakları” yaygarası ile İslam’ın kısas hükmünün çeliştiği ve bu hükmün bir barbarlık olduğu iddiası ve propagandası belirli zamanlarda gündeme getirilmektedir. Oysaki gerçek bir müslüman için kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’in bütün ayetleri evrenseldir. Kuran’da kesinlikle nesh yoktur. Dolayısıyla kısas hükmü de evrensel niteliklidir ve her zaman geçerlidir. İslam dini belirli bir zaman için geçerli bir din değil, tüm zamanların dinidir.

Kısas hükmünde idam cezası da bulunmaktadır. Yani öldürülen birinin yakınları öldüren kişi için bağlı oldukları otoriteden yani güçten kısas uygulanmasını isteyebilir, burada otoriteden kastedilen devlet uygulayıcı rolündedir. Affedici bir rolü yoktur. Karar merci mazlum taraf olup, otorite yani devlet ise verilecek kararın uygulayıcısıdır.

Toplumumuzun kanayan yarası olan doğu bölgeleri deyince ilk akla gelen “kan davası” olgusu ancak İslam diniyle çözüme kavuşacaktır. Çünkü kısas hükmü ile zulme uğramış olan tarafın adalet duygusunun zedelenmesi önlenecek ve böylece kanın devamlı olarak akmasının ve nesiller boyu sürecek kin, nefret ve düşmanlığın önüne geçilecektir.

Allahü teâlâ, Bakara suresinin 178 ve 179. Ayetinde şöyle buyurmaktadır :
Ey iman edenler! Kasten öldürülenler için size kısas yapmak farz kılındı. Hür ile hür, köle ile köle, kadın ile kadın kısas olunur. Öldürülmüş olanın kardeşinden, katilin lehine olarak bir şey bağışlanır da kısas düşürülürse; ölenin velisi hakkından ziyade olmayarak, örfe göre diyet (para cezâsı) almalıdır. Katil de, ölenin velisine gereken diyeti güzel bir şekilde ödemelidir. İşte böyle affederek diyet almak, Rabbiniz tarafından size bir hafiflik ve merhamettir. Kim bu bağışlama ve diyet alıştan sonra, katil ile veya katilin akrabası ile düşmanlık yaparak tecavüzde bulunursa (yani kan davası güderse), onun için ahrette çok acıklı bir azp vardır. Ey akıl sahipleri! Bu kısasta sizin için bir hayat vardır. Ümit edilir ki, siz (haksız yere adam öldürmekten) sakınırsınız.

“Her kim haksız olarak öldürülürse onun velisine yetki verdik. O da öldürmede haddi aşmasın. Çünkü ona yeterince yardım olunmuştur” (el-Isrâ, 17/33)

“Biz Tevrat’ta onlara şu hükümleri farz kılmıştık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ile kısas yapılır. Yaralarda da kısas vardır. Fakat kim hakkından vazgeçerse, bu onun günahlarının affına bir sebeptir. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir” (el-Mâide, 5/45)

Kısas cezası şu şartlar gerçekleşirse uygulanabilir:
1) Suçlu mutlaka akil (akıllı) ve baliğ olmalı.
2) Suçun hata ya da zorlama sonucu değil, bilerek işlenmesi
3) Öldürülen kişinin mirasçılarının kısas istemeleri ve kısas yerine getirilirken, ölen kişinin mirasçılarının hazır bulunması.

Kasten adam öldürmenin cezası kısastır. Bu suçu sabit olan kişi idam ile cezalandırılır. Suçun sabit olması için ya katilin itiraf etmesi, ya da şahitliği kabul olan 4 kişinin görgü şahidi olması gerekir. Bu 4 kişinin katili suçu işlediği sırada yüzünden açık bir şekilde hiçbir şüpheye yer vermeden görmüş olması gerekmektedir. Görgü şahidi olabilmenin şartı ise bu kişilerin sürekli olarak mescid erbabı olması ve o ana kadar bir defa olsa bile yalan söylememiş olduklarına dair halkta genel bir kanaatin oluşmuş olmasıdır.
Günümüzde birçok ülkenin kanunlarında idam cezası yer almaktadır. Bu kanunları koyanlar önemli gördükleri cinayetlerde suçluyu hapishanede çalıştırarak ondan yararlanmak yerine idam etmeyi uygun bulmuş, yaşama hakkını korumak için zaruri bulmuşlardır. Katilin ekonomik katkısı, insan hayatını korumaktan daha önemli ve faydalı olamaz.

Bir Cevap Yazın