İnanç özgürlüğü nedir?

İnsanların temel haklarından biri de inanç özgürlüğüdür. Serbestçe inanma, uygulama, öğrenme ve öğretme ile dini yayma inanç özgürlüğü kapsamı içerisinde yer almaktadır.
indir
İnançta özgürlük, kişinin bir dine inanması ya da inanmamasıdır. Kuran-ı Kerim’de dinde zorlamanın olmadığı belirtilmiştir. Herhangi bir dine inanmak ya da inanmamak konusunda insanlar serbest bırakılmıştır. İslam bilginleri de Allah’ın varlığına, birliğine, Hz. Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğuna kişinin özgür bir şekilde inanmasını Allah inancı olarak tanımlamışlardır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere İslam dininde kabul gören inanma kişinin özgür iradesi ile gönülden, baskı altında kalmadan içtenlikle Allah ve Resulünü kabul etmektir.

İslam dini inanç özgürlüğüne son derece hoşgörülü olarak yaklaşmaktadır. “De ki gerçek Rabbi’nizdendir. Dileyen inansın dileyen inkar etsin.” Adı geçen ayette ve daha bir çok ayette isteyenin inanacağı istemeyenin inanmayacağı şeklinde bir özgülük görülmektedir. Bu; düşünen, gören, bilen, aklı eren birine gerçeği kabul ettirmeye çalışmanın gereksizliğini ifade etmektedir. Çünkü doğrular ve gerçekler ortadadır. İsteyen kabule der, istemeyen kabul etmez.

Dini tebliği etme noktasında Allah peygamber efendimize şöyle buyuruyor: “ Sen öğüt ver, hatırlat. Çünkü sen ancak öğüt verici, hatırlatıcısın. Onların üzerinde zorlayıcı değilsin. Sapan da kendi zararına sapar. Ben sizin üzerinizde bekçi değilim. “Eğer Rabb’in dileseydi yeryüzündekilerin hepsi iman ederlerdi. O halde inanmaları için insanları sen mi zorlayacaksın.” Bu ayetlerde de Allah kullarını zorlamış olsa idi herkes iman ederdi; fakat inanma konusunda onları özgür bıraktığını belirtmektedir.

Müslüman olan bir kişinin din değiştirmesine hem Kuran ve hem de Hz. Muhammed kesinlikle olumlu bakmamaktadır. Ancak Kur’an-ı Kerim’de böyleleri için dünyada bir ceza da bildirilmez. “Dinde zorlama yoktur.” mealindeki ayet insanların dine girmek için de dinde kalmak içinde zorlanamayacaklarını açık bir şekilde ifade etmektedir.

İslam kendi dışındaki inançlara da son derece saygı göstermektedir. Çünkü herkes kendi dininden sorumludur. Allah peygamber efendimize hitaben “ De ki sizin dininiz size benim dinim de banadır.” buyurmaktadır. İslam dininin temel prensibi budur. Diğer dinlere mensup olan kişilerde dilediklerini gibi inanmaktadırlar. İnanmış olduklarını dinin emirlerini yerine getirmekle mükelleftirler. Dinlerinin esaslarını öğrenirler ve çocuklarına da öğretirler.

Peygamber efendimiz Hz. Muhammed’in Necranlı Hıristiyanlar ile yapmış olduğu anlaşma İslam’ının inanç özgürlüğüne vermiş olduğu öneme son derece güzel bir misaldir. “Onların mallarına, canlarına, dini hayat ve tatbikatlarına hazır bulunanlarına , bulunmayanlarına, ailelerine, ibadet yerlerine ve az olsun çok olsun onların mülkiyetinde bulunan her şeye şamil olmak üzere Allah’ın himayesi ve Hz. Muhammed’in zimmeti Necranlılar ve onların tabileri üzerine haktır. Hiçbir piskopos kendi görev yeri dışında hiçbir papaz kendi vazifesini gördüğü kilise dışında hiçbir rahip içinde yaşamakta olduğu manastır dışında başka bir yere alınıp götürülmeyecektir.

İslam dini iki yüzlü olmayı şiddetle kınamaktadır. İnanmadıkları halde inanıyormuş gibi yapan insanlar basit insanlar olarak değerlendirilmektedir. Çünkü İslamiyet inanmak için zorlama yapmayarak insanların bu duruma düşmesine neden olacak yolu tamamen kapamıştır. İnsan ya inanır ya da hiç inanmaz. İnanana da inanmayana da saygı esastır.

İnanç özgürlüğü o inancın eğitim öğretim özgürlüğünü de içermektedir. Her dinin kendisine inanmış insanlardan bir takım talepleri bulunmaktadır. Bunlar ancak ve ancak eğitim ve öğretim sayesinde kazanılabilir. Dinin varlığı ancak yaşaması ve sürekliliğini devam ettirmesi ile mümkündür. Bu hakkın engellenmesi durumunda bir süre sonra dinin varlığı ortadan kalkar.

Bir Cevap Yazın