İnanç ile ibadet arasında nasıl bir ilişki vardır?

İbadet ile inanç İslam dininin iki temel unsurudur. Dini yaşam iman ile başlayıp ibadet ile devam etmektedir. Kur’an-ı Kerim’deki “kim mümin olduğu halde iyi ameller işlerse…” ayetinde belirtildiği gibi iman amelin geçerli olması için şart koşulmuştur. İnanç olmadan yapılacak iyilikler, işlenecek güzel ameller temelsiz binaya veya buz üstündeki yazıya benzer. Allah, Kur’an-ı Kerim’de “…kim inanmayı kabul etmezse onun ameli boşa çıkmıştır ve o ahrette kaybedenlerdendir.” Manasına gelen ayeti ile iman-amel ilişkisini ortaya koymaktadır.
indir
İmanın hedefi ahret ile dünya arasında bir köprü kurmak, faydalı hizmetlerde bulunmak ve ibadetler ile Allah’a gereği gibi kul olmaktır. İman olmadan Allah’a kulluğun kapıları açılmamaktadır.
Mümin sıfatını kazanıp sonsuz kurtuluşa erişmek için eksiksiz ve tereddütsüz bir inanca sahip olmak gerekir. Böyle bir inanç hayata anlam katar, insana idealler kazandırır. İnsanın iradesi ve kulluk bilinci kuvvetlenir. İman insanda bir ümit, dinamizmin kaynağı ve bir tesellidir.

İnanan bir insanın Allah’ın rızasına uygun olarak yapmış olduğu her türlü iş ve davranış ibadet yerine geçmektedir. Özel manası ile ibadet; mükellef olanın yaradanına boyun eğmesini simgeleyen Allah ve Resulü tarafından yapılması istenen belirli davranış biçimleridir. Oruç, namaz, hac, zekat, kurban kesmek dinimizde yer alan başlıca ibadetlerdendir. Bunların dışında ibadet kişinin Allah’a karşı duymuş olduğu saygı ve sevginin neticesi olarak onun rızasını kazanmak için yapmış olduğu güzle i,ş ve davranışların bütününe denmektedir.

İnanç sadece kalbimizde yaşattığımız basit bir duygu değildir. Zihnimizde saklı tuttuğumuz kuru bir bilgi hiç değildir. İnanç ibadetler ile eyleme dönüşür. Düşünce ve kalp alanından eylem ve hareket alanına çıkmamış olan iman, meyvesiz bir ağaca benzetilir. Gülden koku, güneşten ısı yayıldığı gibi iman etmiş olandan da ibadet etmesi ve ibadet kapsamında güzel işlere imza atması beklenir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “İman edip Salih amel işleyenlere ne mutlu! Varılacak güzle yurt da onlar içindir.” Ayetinde vurgulandığı gibi Salih amel ve imanın birçok yerde birlikte zikredilmesi ibadet ile inanç arasındaki sıkı ilişkiyi gösterir. Çünkü iman, ibadet ve güzle davranış ile amacına ulaşır. Kalbimizde parlattığımız ışığın hiç sönmeden çevresini aydınlatması için ibadetlere ve Salih amellere ihtiyaç vardır.
İman kalp toprağına atılmış olan bir tohuma benzetilir. İbadetler, iyi davranışlar ve güzel ahlak onun yeşermesini, hayatını devam ettirmesini saylayan araçlardır. Güzle ahlak ve Salih amel ile bezenmemiş olan iman, toprağa dikilip bakımı yapılmamış bir fidan gibidir. Demek ki iman ibadetler ile ortaya konulursa gerçek manada bir değer haline gelir.

Kişi ibadetleri gerçekleştirmez ise kendisinden beklenen güzel ahlak ve davranışları sergilemez ise imandan çıkmaz; ama imanın olgunluğunu kaybetmiş, inancını zayıflatmış olur. Dalları budanıp yok edilmiş olan bir ağaç yine ağaçtır, ama güzelliğini kaybetmiş kuruması mümkün olan bir ağaçtır. İşte amelsiz imanın durumu da böyledir. İnanılması gerekli şeyleri onaylar ama ibadetleri yerine getirmez, yasakları çiğnerse dine, Allah’a ve Peygambere olan bağlılığı yavaş yavaş azalabilir.

Kişiden inancının gereği olarak ibadetlerini gereği gibi yerine getirmesi beklenir. Dolayısı ile bir kimsenin ibadetine bakılarak hangi dine ve inanca mensup olduğunu anlayabiliriz.

İbadetlerini yerine getiren kişi inanç dünyası ile barışık ve tutarlı olur. İbadetler bedenimize dinçlik katar, insan ruhunda derin etkiler meydana getirir. Örneğin günde beş vakit kılınan namaz verilen sadaka, Allah rızası için tutulan oruç, toplumun yararına yapılan iş ve davranışlar insanı ruhen yüceltir. İnanın yüreğine sevinç ve huzur katar.

Sürekli ve düzenli olarak yapılan ibadetler insanın hayatını disipline etmesine ve sorumluluklarının bilincinde olmasına katkı sağlar.

Bir Cevap Yazın