İlk görüşte aşk var mıdır?

Şairin kalemini ağlatan, kemanlarda ses bulan, kitaplarda aradığımız ‘Aşk’, çoğu zaman galip birazda karamsar kalır yaşamda…Aşkın tanımı farklı dallarda bir çok kez yapılmıştır. Peki, gerçekte ‘Aşk’ nedir? Kalbinizin hızlı çapması, karnınızda uçuşan kelebekler, başınızda bir zonklama, pompalanan kanın yoğunluğundan ötürü dudaklarınızın şiştiğini fark ettiniz mi? Yemeden içmeden kesilip, çok mu konuşuyorsunuz? Belki de uyuyamıyorsunuzdur. Bu gidişattan gerçekte, beynimizde salgılanan üç kimyasal sorumludur; Feniletilamin, Dopamin ve Norepinefrin kimyasallarının karışımı ile ‘Aşk’ yaşamımıza girmiş demektir.

Feniletilamin; beynimizde Hipotalamus’tan salınan endojen bir nöroamindir. Aşkın beyindeki kimyasal etkiyi ilk tetikleyen feniletilamin, aşık olmakla başlayan dışavurumsal belirtilerinde sebebidir. O’nu gördüğünüz zaman göz bebeklerinizin büyümesine, karında kan çekilmesine bağlı olarak hissettiğiniz kramp tarzı duyguya, dudaklarınızın ve cinsel organlarınızdaki kanlanmanın artması gibi etkilere neden olmaktadır. Feniletilamin, ilk görüşte aşkın ana kimyasalıdır. Depresyona giren bireylerde feniletilamin düzeyi azalmaktadır. Feniletilamin düzeyinin artışı ile beyindeki dopamin salınımı artmaktadır.

Dopamin, beynimizdeki Substansia Nigra’dan salgılanmaktadır. Aşık olunan kişiye ilginin artmasını da sağlayan dopamin, kısa süreli hafıza, hiperaktivite, uykusuzluk belirtileri gösterilmesine sebep olmaktadır. Beyinde dopamin salınımı aynı zamanda kişiyi, konuşkan, coşkulu, seksi ve istekli yapmaktadır. Norepinefrin ise beyinde Locus Seruleus’dan salgılanmaktadır. Aşkta kalp hızının artışına, nabzın yükselmesine sebep olmaktadır. ‘İlk görüşte aşk’ , bu üç beyin salgısının bir araya karışımından, yarattıkları coşku dolu kimyasalın sonucudur. Sigmund Freud’un bilinç ve benliği tanımlamak için yaptığı kişilik çözümleme çalışmalarında bahsettiği ‘id, ego ve süperego’ tanımlamasında ‘id’de barınan hayvansal dürtüler içerisinde seks ve üreme isteği de bulunmaktadır. Bu üç kimyasalı tetikleyen ve insanın en doğal dürtülerini gidermek için, bir duyumuz daha ön plana geçmektedir. Belki de aklınıza hiç gelemeyecek bu duyumuz ‘koku’ almaktır.  Hayvanların etrafımızda birbirlerini kokladığını her daim görmekteyiz. Bunun sebebi ise, cinsel olarak dönemlerinin ve yeterliliklerini anlamalarına salık vermektir. Burnumuzda bulunan alıcılar feromanları beynimize iletmektedir. Feromanlar; bir insanda salgılandıktan sonra diğer insanlarında bilinçsiz bir şekilde davranış değişiklerini etkileyen koku benzeri ama kokusuz kimyasallardır. İnsanlarda hayvanlardan daha az gelişmiş olmasına rağmen, karşı bir cins ile karşılaştığımızda 60 saniyelik bir süreçte feromanları algılamaktayız.

İnsanın doğası ve vücut kimyası bir noktada ‘Aşk’ için tasarlanmıştır.  Aşkın devamlılığını sağlayan, endorfin, oksitosin gibi kimyasallar salgılamaktayız. Aşkın oluşumunda gözlenen feniletilamin, dopamin, norepinerfin 6 ay ile 1 yıl gibi süreçte normal değerlerine geri dönmektedir. İlk görüşte aşk, beyinde başlayan kimyasal bir değişimdir. Bu sürecin devamlılığını ise; benliğimiz belirlemektedir.

Bir Cevap Yazın