Haşhaşiler kimdir?

“Haşhaşi” sözcüğünün kökeni ve anlamı 19. yüzyıla kadar Batı dünyasında tartışma konusu olmuştur. 19 Mayıs 1809 tarihinde Silvestre de Sacy’nin Institut de France’da yayınlamış olduğu bildiride Batı dillerinde “suikastçı, kiralık katil” gibi anlamlara geldiğini ve en erken Haçlı Seferleri kayıtlarında rastlanan “assasini, assissini, heyssisini” gibi sözcüklerin kökeni Arapça’daki “haşhaş” kelimesi olduğu belirtilmiştir. Bu sözcüğün çoğulu ise “haşhaşiyyun, haşhaşin” gibi sözcüklerdir.
haşhaşiler
Haşhaş” sözcüğü Arapça’da “kuru ot” ve “hayvan yemi” demektir. Daha sonraki zamanalrda anlamı hint keneviri ile özdeşleştirilmiştir. Silvestre de Sacy, Haşhaşiler’e bu ismin haşhaş kullanma alışkanlıklarından dolayı verildiğini belirtmiştir.

Haşhaşin olarak da anılan örgüt, 1090 yılında batıl İsmaililik mezhebine mensup olan Hasan Sabbah tarafından kuruldu. Fatımiler Devleti içindeki hizipleşmeden sonra oluşan iki koldan biri olan Nizarilik’in temsilcisi olan Haşhaşin örgütü,ilk olarak İran daha sonra da Suriye’ye yayıldı. Kuşatılması ve ele geçirilmesi son derece güç kalelerde konuşlanan Haşhaşiler, önemli kişilere yönelik suikastlare dayalı oldukça etkili bir askeri strateji geliştirerek Orta Çağ İslam dünyasında çok önemli ve farklı bir güç olarak ortaya çıktılar. ,

Çoğu kaynakl Haşhaşiler’in tarihini Alamut Kalesi’nin alınmasıyla başlatır. Kurucuları olan Hasan Sabbah uzun süren misyonerlik ve insan kazanma faaliyetleri sırasında Selçuklularla mücadele etmek için Alamut Kalesi’ne göz dikmişti. Büyük ve yüksek bir kayalık tepe üzerine inşa edilmiş olan bu kaleye yalnızca dar bir patikadan ulaşılmaktaydı. Dolayısıyla kale doğal bir korumaya sahipti. Hasan Sabbah ilk olarak bölgeye dâîlerini yollamış, bölge halkını ve Alamut’ta yaşayanları kendi tarafına çekmiştir.
4 Eylül 1090 günü kaleye gizlice alına Sabbah, kalenin önceki sahibi elinden bir şey gelmediği için kaleyi terk etmesini sağlamıştır. Böylece Hasan Sabbah ve Haşhaşiler örgütlerini kurmuş ve faaliyetlerine resmen başlamışlardır.

Haşhaşiler, daima Sünni inancındakileri düşman olarak gören bir örgüt olmuştur. Abbasi Halifeliği ve Büyük Selçuklu Devleti, Haşhaşilerin en büyük düşmanlarından biriydi. Haşhaşiler’in Haçlılar ve Moğollar’ı hedef alan bazı saldırıları olduğu da kaynaklarda belirtiliyor.

Orta Çağ İslam dünyasında çok önemli bir rol oynayan Haşhaşiler, Büyük Selçuklu Devleti’nin en parlak döneminde hızlı bir şekilde düşüşe geçmesinde ve Sultan Sencer, Berkyaruk, Muhammed Tapar arasındaki taht kavgalarına büyük etkide bulundular. Bu dönemde bazı Selçuklu sultanlarıyla müttefiklik kuran Haşhaşiler, birçoğuyla da mücadele etmiştir. Özellikle Suriye Haşhaşileri, Haçlı Seferleri sırasında cereyan eden olaylarda önemli bir rol oynadılar. Haşhaşiler Râşidüddin Sinan el-İsmâili döneminde en parlak dönemlerini yaşadılar. 1273 yılında ise kalelerini Baybars’a teslim etmek durumunda kaldılar.

Katı bir hiyerarşi ve kurallara dayanan Haşhaşiler, tarihte kendilerinden önce pek görülmemiş olan bir askeri taktik geliştirmişler. Haşhaşiler, suikastı dini ve psikolojik bir şekilde uyguladılar. Haşhaşiler tarafından yapılan suikastların hiçbirinde ok, zehir gibi silahlar kullanılmazken, hemen hemen bütün suikastlarda hançer kullanıldı. Suikastı gerçekleştiren Haşhaşi’nin kaçmaya çalışmamasının ve öldürülen kişinin korumaları ya da halk tarafından linç edilmesinin ise, eylemlerine ayinsel bir hava katmak, insanları korkutmak ve etkilemek amacını taşıdığı görülmektedir.

Gösteri amaçlı olaylar buraya gelenleri etkilemek ve müritlerinin kararlılığını göstermek için Hasan Sabbah, kalenin yukarısında bekleyen müritlerinden üçüne işaret ederek aşağıya atlamalarını istemiş ve onlar da tereddüt etmeden atlayınca misafirleri bu olaydan çok etkilenmişlerdir. Ancak bilinenin aksine müritler genel olarak ölmezlerdi.

Haşhaşiler’in tertiplediği en önemli suikatler şunlardır: Büyük Selçuklu Devleti Veziri Nizamülmülk (16 Ekim 1092), İsfahan kadısı Ubeydullah el-Hatib (1108-1109), Kerramiyye mezhebi lideri Muhammed bin Kerrâm (1101-1103), Ahmed bin Nizamülmülk’e suikast girişimi, Kürt emir Ahmedil, Fatımi orduları başkomutanı El-Efdâl Şehinşâh (1121), Büyük Selçuklu Devleti veziri Muineddin Kaşi (16 Mart 1127), Abbasi Halifesi Mustarşid (1134), Abbasi halifesi Râşid (6 Temmuz 1138), Irak Selçuklu Devleti hükümdarı Davud, Humus hükümdarı Cenah-üd Devle (1 Mayıs 1103), Fatımi Halifesi Amir (1130), Trablus Kontu II. Raymond (1140), Selahaddin Eyyubi’ye iki suikast girişimi (1174 ve 22 Mayıs 1176), Kudüs Krallığı hükümdarı Montferratlı Conrad (28 Nisan 1192), Halep hükümdarının veziri Şehabeddin ibn-ül Acemi, Antakyalı IV. Boemondon’un oğlu Raymond-Ruben (1213).

Bir Cevap Yazın