Halveti tarikatı nedir?

Bilindiği gibi Peygamber Efendimiz Hz Muhammed, vahye hazırlanış devresinde tam bir halvet hali yaşamaktaydı. Mutasavvıflar Hz. Peygamber’in Hira’daki uygulamasını esas alarak, halveti sünnet olarak kabul etmişlerdir. İslam tasavvufundaki halvet ve uzlet, bir süluk metodu olup, zaman açısından sınırlıdır. Bilhassa, kırk gün olduğu için “çile” kelimesiyle ifade edilmiştir.

halveti-tarikatiHalvet, bir tarikata ad olarak ortaya çıkmadan önce, diğer bir çok mutasavvıf tarafından uygulanmıştır. Büyük İslam alimi olan İmam-ı Gazali, hakikati arama süreci sonunda tasavvufta karar kılmış ve içine düştüğü entellektüel krizden, halvet sayesinde kurtulmuştur. İmam-ı Gazali, on yıl boyunca insanlardan ayrı yaşadığını ve o yalnızlıklar sırasında kendisine çok şeylerin malum olduğunu belirtmiştir.

Her yolun, mezhebin, cemaatin, meşrebin ve tarikatın, kendini tanımlayan ve diğer sistemlerden, cemaatlerden ve tarikatlardan ayıran bazı ayırt edici özellikleri vardır. Bu özellikler sadece o yola mahsus olup o yolun tanımını ve kimliğini ifade etmektedir.
Her ne kadar Halveti Tarikatı’nın kurucusu Ömer Halveti olsa da Halveti Tarikatı’nın genişleyip yayılmasını sağlayan kişi Pir-i Sani Seyyid Yahya Şirvani ‘dir. Çünkü Halvetilikte ilk kez halifeler yetiştirip, yabancı memleketlere göndermiştir. Yahya Şirvani on bin kadar müridi etrafında toplayıp onları yetiştirerek tarikatın yayılmasını sağlamıştır. Halveti Tarikatı’nın bir takım kollara ayrılması Yahya Şirvani’den sonra gerçekleşmiştir. Halveti silsilesinde ehlibeytin ve özünde “ehlibeyt” sevgisinin olması, tarikatın en önemli özelliklerindendir.

Zira eser müessirini, müessirde eserini yansıtır. Bu manada Halveti Tarikatı da bu özellikleriyle diğer cemaat ve tarikatlardan ayırt edilmekte ve tanınmaktadır.

Halveti yolunun tarihi akışı içerisinde çeşitli kollara ayrılması, bu kutsal yolda çok sayıda ”Pir” yetişmesi ve her Pir’in de dünya coğrafyasının çeşitli bölgelerinde irşada devam etmelerinden dolayı bu tarikata tarikat kuluçkası ya da Tarikat Fabrikası gibi deyimler kullanılmış olması, bu yolun kendine has bir özelliğidir.

Halvetilik tarihin her döneminde, gerek geniş halk kitlelerinin ve gerekse aydın kesimin ilgisini çekerek kolay bir şekilde teşkilatlanmış ve dünyanın her yerine hızla yayılmıştır. Osmanlı padişahları da bu tarikatın bir müridini yanlarında bulundurur büyükk ilgi gösterirlerdi.

Mevlana Celaleddin Rumi de, halvete girmiş ve Şems-i Tebrizi ile karşılaştıktan sonra halveti terk edip, celveti tercih ederek halk arasına karışmıştır. Halvetiliğin bir uzantısı olan Bayramiye Tarikatında da, bu tarikatın esasını meydana getiren halvetin önemini koruduğunu ve Hacı Bayram Veli tarafından bizzat uygulandığı görülmüştür.

Halvet tasavvuf tarihinde, en yaygın şekilde Nakşibendiyye Tarikatında ilk dönemlerde görülmemekle birlikte, Mevlana Halid Bağdadi’den sonra, Halidiyye kolunda da uygulanmıştır.

Seyyid Yahya Şirvani’nin yetiştirdiği halifelerden bazıları, Anadolu’ya gelmiş ve Halvetiliği Osmanlı toplumunda yaymışlardır. Pir Muhammed Erzincani, Dede Ömer Ruşeni Molla Ali Halveti ve Habib Karamani bunlardan bazılarıdır. Anadolu’ya tarikat faaliyetleri için gelen bu zatların ölüm tarihleri göz önünde bulundurulduğund Halveti Tarikatı’nın, Osmanlı topraklarında XV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yayılmaya başlamıştır.

Osmanlı topraklarında Halvetilik Pir İlyas Halveti ve Zekeriya Halveti gibi üstün özelliğe sahip şahsiyetlerin çabasıyla, ilk kez Amasya’da filizlenmiştir. Amasya’da Halveti Tarikatı’nın yayılması, daha sonra Çelebi Halife namıyla anılacak ve Osmanlı Tarihinde Halvetiye’nin en parlak dönemini yaşatacak Şeyh Mehmed Cemaleddin Aksarayi (Çelebi Halife)’nin yetişmesini sağlayacaktır. Çelebi Halife, Halveti Tarikatı’nın Osmanlı Ülkesindeki en önemli şeyhidir. Çelebi Halife ile birlikte yayılan Halvetilik, Sünbül Sinan, Merkez Muslihiddin Efendi tarafından devam ettirilir ve onlardan sonra bir çok kol ve şubelere ayrılarak, yüzyıllar boyuncaTürk Milleti’nin dini ve sosyal hayatında yer alır.

Bir Cevap Yazın