Gordion nerededir?

Gordion, eskiçağda Anadolu’da kurulmuş olan Frigya Krallığı’nın başkentidir. Bu şehir ismini Frig kralı Gordios’tan almıştır. Günlük konuşmalarda karmaşık , çözümü güç olan işler için sık sık kullanılan “kördüğüm” deyiminin Gordion ile ilgili olan bir söylenceden kaynaklandığı söylenmektedir.
gordion
Gordion şehrinde ilk yerleşmeler M.Ö 3 bin yıllarında başlamış, şehir Hititler ve Asurlular zamanında da önemli bir yerleşim yeri olmuştur. Şehrin kalıntıları bugünkü Eskişehir – Ankara karayolu üzerinde Sakarya ve Porsuk ırmaklarının birleştiği yerin hemen yakınında Ankara’nın Polatlı ilçesinin Yassıhöyük köyündedir.

Frigya uygarlığının en önemli kalıntılarının bulunduğu Gordion’da ilk defa 1901 yılında Alman arkeologlar Gustav ve Alfred Körte kardeşler kazılar yapmaya başlamışlardır. Kazı çalışmaları günümüzde de devam etmektedir. Buluntulardan anlaşıldığına göre Gordion, en parlak zamanını M.Ö 8. yüzyılda yaşamıştır. M.Ö 7. yüzyılın başında Frigya Devleti’ne son veren Kimmerler’ce işgal edilmiş olan şehir yakılıp yıkılmıştır. Daha sonraki dönemlerde şehre egemen olan Lidyalılar tarafından yeniden kurulan Gordion sırası ile Perslerin ve Büyük İskender’in eline geçmiştir. Şehrin Ege kıyılarında Efes’ten başlayıp Frigya topraklarından geçerek Mezopotamya’ya kadar uzanan bir dönem hem ticaret hem de askerlik bakımından önemini korumasını sağlamıştır. M.Ö 189 yılında Roma egemenliği altına giren Gordion bu tarihten sonra önemini yitirmiştir.

Gordion yıllarca aynı yerde yıkılmış olan kerpiç ev ve duvarların üzerine yeni yapıların kurulması ile oluşmuş 350 x 500 metre boyutunda bir höyük meydana gelmiştir. Dokuz metrelik bölümü günümüze kadar ulaşmış olan şehrin güneydoğusundaki anıtsal kapı en önemli olan kalıntıdır. M.Ö 8. Yüzyıla tarihlenen bu kapıdan dokuz metre genişliğinde 23 metre uzunluğunda bir koridor ile şehre ulaşılırdı. Kapının iki yanında yer almakta olan kulelerin avlusu silah deposu olarak kullanılmıştır. Ayrıca avluda kralın özel koruma birliklerinin kalmış olduğu ahşap evler bulunuyordu.
Gordion’un merkezinde saray bulunuyormuş. Saray yapılarını halkın oturduğu evlerin bulunduğu bölümden kerpiç bir duvar ayırmakta idi. Saray ortasında sabit bir ocak bulunan dikdörtgen şeklinde bir oda olan megaronlardan oluşmaktaymış. Damları önceleri kamış ve saz ile örüldükten sonra üstüne yayılan toprak ile kapatılır iken M.Ö 6. asırdan sonra damları örtmek için pişirilmiş topraktan yapılan kiremitler kullanılmaya başlanmıştır. Yapıların duvarlarının dış yüzleri kabartmalı toprak levhalar ile bezenirmiş. Kapının hemen girişinde tabanı çakıltaşından yapılmış olan mozaikle kaplı bir megaron bulunuyormuş. Ondan sonraki megaronun tabanı da kırmızı, mavi, yeşil çakıltaşından yapılmış mozaikle bezenmişti. Bunlar günümüze kadar ulaşabilen en eski mozaik örnekleri sayılmaktadır.

Girişteki bu iki megaronun karşısında iki megaron daha vardır. Gordion’un en büyük yapısı olan bu megaron yaklaşık 18 x 30 metre boyutlarındadır. Yapı tabanın altında bulunan kalaslar ile iki sıra tek katlı yüksek bir salon, yanları ise iki katlı ahşap galerilerden meydana gelmiştir. Burasının bir tapınak olduğu tahmin edilmektedir.

Gordion’un çevresinde M.Ö 8. asrın son döneminden kalma pek çok Tümülüs bulunmaktadır. Tümülüs bir mezarın üzerine toprak yığarak oluşturulmuş olan tümsektir. Bu Tümülüslerin en büyüğü yaklaşık 300 metre çaplı bir görünüme sahiptir. Frigler ölülerini dikdörtgen şeklinde kazınmış ahşap mezar odalarına gömerlerdi. Sonradan mezarın üstü iri taşlar ile toprak ya da kil ile örtülürmüş.

Bir Cevap Yazın