Demokratik özerklik nedir?

Kürt sorununun derinleşmesiyle beraber sürekli olarak gündeme gelen demokratik özerklik talepleri çatışmanın ana temelini oluşturmaktadır. Peki nedir demokratik özerklik?
demokratiközerklik
Demokratik özerklik, bir devlet çatısı altında siyasal egemenliğin değil yönetim yetkilerinin bir bölümünün yerel seçilmiş-temsili yapılara devredilmesidir. Yani belediyelere devredilmesidir. Burada amaç iki yönlüdür: Birincisi yerel-bölgesel toplulukları güçlendirmek, siyasete katmak ve günlük hayatın yönetiminde söz sahibi kılmak, dolayısıyla demokrasiyi yaygınlaştırmaktır. İkincisi ise idarenin verimliliğini artırmak, kaynak israfını en aza indirip, ihtiyaçları en akılcı biçimde karşılamak ve bütün tasarruflarında merkezi yönetimin vesayetini hissetmeden özerk kararlar alarak demokrasiyi derinleştirmektir. Ancak bu iki amaç çerçevesinde hukuki açıdan ne kadar doğru adımlar atılabileceği ve bunların ülke menfaatleri doğrultusunda ne kadar doğru kullanılacağı şüphelidir.

Kürtlerin siyasi uzantıları tarafından benimsenen “Demokratik Özerklik”in çerçevesi şu şekilde tanımlanmaktadır:
1- Türkiye siyasi ve idari yapısında demokratikleşmeyi sağlamak amacıyla köklü bir reformu öngörür.
2- Sadece devlet sistemini değiştirerek sorunların çözülemeyeceğinden hareketle, toplumun öz yeterliliğini esas alır.
3- Sorunların çözümünde geliştirilecek yöntemler için, yereli güçlendirme, halkı söz ve karar sahibi kılma felsefesiyle hareket eder.
4- Halkın karar süreçlerine dâhil olması için demokratik katılımcılığı savunur ve tüm yerel birimlerde meclis sistemini esas alır.
5- Salt “Etnik” ve “Toprak” temelli özerklik anlayışı yerine kültürel farklılıkların özgürce ifade edildiği bölgesel ve yerel bir yapılanmayı savunur.
6- “Bayrak” ve “Resmi Dil” tüm “Türkiye Ulusu” için geçerli olmakla birlikte her bölge ve özerk birimin kendi renkleri ve sembolleriyle demokratik öz yönetimini oluşturmasını öngörür.
7- Demokratik özerk yönetim, “bölge meclisi” olarak örgütlenir ve meclislerde görev alan kişiler de “bölge meclis temsilcisi” olarak tanımlanır. Meclis hem meclis başkanını hem de görevli olduğu alandaki işleri yürütecek yürütme kurulu üyelerini ayrı ayrı seçer. Başkan ve yürütme kurulu üyelerinin, meclisin aldığı kararların icrasından sorumlu olmaları öngörülür.
8- Bölgelerin her biri o bölgenin özel adı veya bölge meclisinin yetki sınırları içinde bulunan en büyük ilin adıyla anılacaktır.
9- Demokratik özerklik modelinde il valileri, hem merkezi hükümetin hem de bölge yürütme kurulunun aldığı kararları uygulamakla görevlidir. Bakanlıkların taşra teşkilatları da aynı prosedüre tabi olacaklardır. İl Genel Meclisleri, Belediye ve Muhtarlıklar gibi diğer idari yapılar varlığını korumaya devam edeceklerdir.”

Demokratik özerklik bağlamında düşünecek olursak demokrasi onaylanmış bir iktidar yaratır; bir gruba güç verir ama onun demokratça davranmamasını garanti edemez. Bunu sağlayacak şeylerden biri yurttaşların bireysel katılma ve özerklik talebiyse ikincisi de merkeziyetçi bir tahakkümü önleyecek olan kurumsal özerkliktir. Avrupa’da bunun birçok örneği vardır. Finlandiya’nın Aland Adaları, Danimarka’nın Faroe Adaları, İspanya’da Galiçya, Bask ve Katalunya’nın öne çıktığı ayrı özerklik dereceleri bulunan 17 ayrı bölge, 1707 yılından sonra ilk defa 1999 yılında kendi parlamentosunu seçen İskoçya, İtalya’da özerk konumu bulunan Güney Tirol, Portekiz’de Azor Adaları ve Madeira, Belçika’da üniter devlet statüsünden federal sisteme geçilmesiyle tanınan ancak Valon ve Flamanlarla eşit statüde olmayan Alman Bölgesi, Moldovya’da Gagavuz bölgesi, Ukrayna’da Kırım vb.

Yerel kümeler söz konusu olduğu zaman soy ve inanç farklılıklarını içeren kültürel kimlikler de işin içine giriyor. Bu farklılıkların bir değer sıralaması yapılmadan yönetilmesi hem bir arada yaşama kültürü ve hem de siyasi istikrar için son derece önemlidir. Kimlik karmaşık bir kurgudur ve bileşimdir. Herkesin birçok kimliği vardır.

Toplum da aynen böyledir. Birden çok kültürel kimliği barındırır. Bir devlet çatısı altında yaşanacaksa siyaset kesinlikle ortak bir ulusal kimlik üretmek durumundadır. Üretemezse bir uluslaşma, giderek rejim krizinin doğması kaçınılmazdır.

Bir Cevap Yazın