Demokrat Parti nasıl doğmuştur?

Türkiye kuruluşundan 1946 yılına kadar tek parti tarafından yönetilmiştir. Bir çok defalar partiler kurulmuşsa da bunların ömürleri çok kısa olmuştur. Ancak Mustafa kemal demokrasiden yana olduğu için gerek terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve gerekse Serbest Cumhuriyet Fırkası onun önerisiyle kurulmuştur. Ancak o dönemde ortamın uygun olmamasından dolayı kısa sürede kapatılmışlardır.
200px-DP1946
Demokrat Parti’nin kökenleri, 1902 yılında yapılmış Jön Türkler kongresine kadar dayanmaktadır. Bu kongrede Jön Türkler, güçlü bir merkezi otoriteyi savunanlar ile liberal bir yönetim biçimini savunanlar şeklinde ikiye bölünmüşlerdi. Birinci grup Ahmet Rıza öncülüğünde İttihat ve Terakki adını almış, ikinci grup ise Prens Sabahattin’in çevresinde toplanmıştır. İşte 1946 yılında kurulmuş olan Demokrat Parti bu ikinci gruptan doğmuştur

1929 ekonomik buhranı ve II. Dünya Savaşı arasında geçen zamanda dünyada Faşizm ve otoriter yönetimler güçlenmekteydi. Özellikle Almanya ve İtalya daha yeni kendine geliyor ve gücünü hissettirmeye başlıyordu. 1924 ve 1930 yılında iki defa çok partili demokratik hayata geçmeyi deneyen Türkiye, bu denemelerde başarısız olunca, bilhassa 1930’dan sonra iktidarı elinde bulunduran Cumhuriyet Halk Partisi devlet ile özdeşleşmeye başladı. Parti ilkelerinin 1937 yılında anayasaya girmesi ile de bu süreç doruk noktaya ulaşmıştır. CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Atatürk 1938 yılında hayatını kaybedince onun yerine seçilen Milli Şef İsmet İnönü, 1939 yılında II. Dünya Savaşı başlayınca küskünlerini de etrafında toplayarak ülkede, savaş günlerinin yıkıcılığı sırasında çok başlılığın oluşmasına engel olmuştur. İnönü’nün bu konuda başarıya ulaştığını belirtmek gerekir.
II. Dünya Savaşı’nın ekonomiyi son derece kötü yönde etkilemesi, büyük şehirlerde karaborsacılığın ortaya çıkması, sermayenin belirli kesimlerde toplanmasını kolaylaştırmış ve bu, bir Kent Burjuvazisi meydana getirmiştir. Kırsal bölgelerde, genç nüfusun silah altına alınması küçük ve orta büyüklükteki çiftçinin üretiminin düşmesine sebep olmuştur. Büyük toprak sahipleri piyasayı bizzat kontrol etmeye başlamışlardır. Artan talep karşısında arzdaki daralma enflasyonu ve hayat pahalılığını beraberinde getirmiştir. İktidarın bu duruma önlem olarak düşündüğü çözümlerden birincisi Varlık Vergisi olmuştur. Devlet tarafından salınan ağır vergileri ödeyemeyen bütün iş adamları Aşkale’ye gönderilip orada taş kırmak gibi ağır işlerde amele olarak kullanılmıştır. Keyfi uygulamalara neden olan varlık vergisi kent burjuvazisini iktidara cephe almaya itmiştir. İkinci bir önlem ise Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu olmuştur. Bu kanunla büyük toprak sahiplerinin toprakları bölünerek, küçük çiftçiye destek sağlamak isteniyordu. Bunun üzerine burjuva muhalefete yönelmiştir.
İsmet İnönü’nün devletçilik uygulamaları neticesinde meydana gelen ekonomik dar boğaz zaten toplumu da aynı tarafa yönlendirmiştir. II. Dünya Savaşı 1945 yılında demokrasilerin başarısı ile neticelendiğinde Türkiye bu durumda bulunuyordu. II. Dünya Savaşı’nın savaşın sonlarına doğru Türkiye’de bilhassa basın ve aydın çevrelerde, demokrasi isteği artık yüksek sesle dillendirilmeye başlanmıştı. Bir taraftan da II. Dünya Savaşı’nın galiplerinden biri olan Sovyetler Birliği’nin dünyaca ünlü lideri Stalin, Türkiye’den Kars, Ardahan ve Artvin’i istiyordu. Bunun üzerine İsmet İnönü Amerika ve İngiltere’ye yanaşmıştır.
1945 bütçe görüşmelerinde fikir ayrılıkları su yüzüne çıkmıştı. Mustafa Kemal Atatürk’ün son başbakanı olan Celal Bayar, Adnan Menderes, Yusuf Hikmet Bayur, Feridun Fikri Düşünsel, , Emin Sazak bütçeye red oyu vermişlerdir. Asıl kırılma noktası ise Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu görüşülürken ortaya çıkmıştır. Bu yasa görüşüldüğünde Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan, CHP Grubu’na Dörtlü Takrir adlı bir önerge vermiş, bu önerge ile ülke ve parti yönetiminde özgürlükçü bir anlayış içeren düzenlemeler yapılmasını isteniyordu . Ancak 12 Haziran 1945 tarihinde Dörtlü Takrir reddedilmiştir

Adnan Menderes ve Fuat Köprülü Vatan Gazetesi’nde Cumhuriyet Halk Partisi’ne karşı çok sert yazılar yazmaya başlayınca partiden ihraç edilmişlerdir. Aynı grup içerisinde yer alan Celal Bayar ise önce milletvekilliğinden daha sonra da CHP’den istifa etmiştir. Celal Bayar, 1 Aralık 1945 tarihinde parti kuracaklarını açıkladı. İsmet İnönü tarafından Çankaya Köşkü’ne çağrılan Celal Bayar, cumhurbaşkanından gerekli desteği aldıktan sonra 7 Ocak 1946 tarihinde Demokrat Parti (DP) kurmuştur.

Bir Cevap Yazın