Coğrafi keşiflerin Osmanlıya etkisi nedir?

Avrupa’nın Atlas Okyanusu’na kıyısı olan ülkelerinin denizcileri 15.yüzyılda Hint ticaretinde söz sahibi olmak, Akdeniz ve Asya’daki diğer ticari aracıları ortadan kaldırmak için yeni yollar aramaya başladılar. Ve aramalar neticesinde Portekiz ve İspanyol denizcileri Afrika’yı dolaşarak Hindistan’a varmayı değer taraftan da Amerika’yı bulmayı başardılar. Bilhassa İspanyollar, Peru ve Meksika’nın altın ve gümüş kaynaklarına hakim olup, bu zenginlikleri Avrupa kıtasına taşıdılar. XVI. yüzyılda İngiltere İmparatorluğu İspanya üzerindeki siyasi kontrolü sayesinde Amerika’dan taşınan kıymetli madenlerle ekonomik yönden çok güçlendi.
coğkeşosm
Avrupa’da keşiflerle birlikte coğrafi bilgiler artmış, denizcilik deneyimi çoğalmış ve pusula gibi icatların kullanımı öğrenilmiştir. Avrupalılar, doğunun zenginliklerine ulaşmak için, yeni, kısa ve ucuz yollar aramaya başlamışlardır. Ayrıca Hıristiyanlık dini ve Avrupa kültürü yayılmak istenmiştir. Artan bilgilerin etkisiyle, artık bütün dünya tanınmak istenmiştir. Deniz ulaşımı ve pusula gibi teknolojik aletler çok geliştirilmiştir. Sanayide yeni başlayan gelişmeler, yeni pazarların aranması için teşvik edici olmuştur. Doğuda bolca bulunan değerli madenler, keşiflerin bir diğer ekonomik nedenini oluşturmuştur.

Coğrafi keşifler evrensel sonuçlar doğurmuştur, fakat bu etkiler Türk ve İslam medeniyetlerini olumsuz yönde etkilemiştir. Osmanlı devleti bundan en çok zarar gören devlet olmuştur. Bu keşiflerle Osmanlının elinde bulunan İpek ve Baharat yolu önemini kaybetmiş. Yeni ticaret yolları bulunmuştur. Buda Osmanlı Devletinin vergi gelirlerinin azalmasına neden olmuştur. Bütün bunlar Osmanlı devletini maddi açıdan kötü etkilemişti. Bir başka ifadeyle Osmanlı devleti ve diğer Müslüman devletler zarara uğrayıp, ellerindeki malların değerleri gitmiştir.

Coğrafi keşifler bütün insanlığı olumlu ya da olumsuz yönde etkilemiştir. Bu yönüyle evrensel bir özelliğe sahiptir. Akdeniz Limanları, Coğrafya Keşifler sonucunda önemini kaybetti. Ancak 1869 yılında Süveyş Kanalı’nın Fransızlar tarafından açılmasıyla bu limanlar yeniden önem kazandı. Coğrafi Keşifler, Müslüman ülkeler açısından büyük zararlara yol açmıştır. İslam ülkeleri daha çok yoksullaşmış, Türkistan Hanlıkları giderek zayıflamış ve Ruslar karşısında gerilemiştir. Osmanlı İmparatorluğu, İpek ve Baharat Yollarına hakim olmasına rağmen yolların değişmesi nedeni ile umduklarına ulaşamamıştır. Öncelikle yeni deniz yollarının keşfi, başta Akdeniz’deki hâkimiyeti olmak üzere, eski deniz yolları üzerinde hakim güç olan Osmanlı Devleti’ne, çeşitli ticari vergilerin kaybı gibi çeşitli sorunlar doğurmuştur. Başta Venedik, İspanya ve Portekiz gibi ülkeler olmak üzere, Avrupalı tüccarlarca yüzyıllardır deniz ulaşım yolu olarak kullanılan güzergâhlar artık terk edilmiş; buna dayalı olarak da birçok gümrük ve ticari resimler de artık Osmanlı gelir kalemlerinin dışında kalmıştır. Osmanlı İmparatorluğu, ticaret faaliyetlerini yeniden geliştirebilmek için Avrupalı devletlerine kapitülasyonlar vermek zorunda kalmıştır. Bu kapitülasyonların, iyi niyeti ve belki de kısa vadedeki faydalarını bir kenara bırakacak olursak; uzun vadede, Devlet-i Aliyye’yi yıkılışa götüren süreçteki etkileri, asla göz ardı edilemez derecede büyük bir önem taşımaktadır.

Ayrıca Osmanlı topraklarında kervanyolları boyunca faaliyet gösteren halk ve zanaatkârlar bu dönemde işsiz kaldı. Bu durum, Osmanlı Devleti’nde bir takım ekonomik sıkıntılara ve Celali İsyanları’na yol açmıştır.

Osmanlı Devleti, Hint ticaret yolunun hakimiyeti için Portekizlilerle, Akdeniz hakimiyeti için ise İspanyollarla mücadele etti. Endonezya’da savunma ve koruma savaşları yapan Osmanlı Devleti, Hıristiyan Avrupa karşısında Doğu Kalkanı haline gelmiştir.

Artan değerli madenler nedeniyle para arzı yükselmiş ve kıtalar arası ticarette de altın ve gümüş paralar, hızla el değiştirmeye başlamıştır. Uluslararası ticaret gelişirken, başta elden ele dolaşan değerli madeni paralar, tekrar Avrupa’ya dönmüş; Asya ülkeleri, bu durumdan son derece olumsuz etkilenmeye başlamışlardır. Avrupalı devletler doğu ülkelerini, birer Avrupa pazarı haline getirmek üzere, temellerini atmıştır. Avrupalı tüccarlar, bu gaye ile Osmanlı topraklarına da sızmayı başarmışlardır. Klasik dönem Osmanlı ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalı olmakla birlikte, kendine has, dini ve manevi ilkeler çerçevesinde şekillenen, eşine rastlanmaz derecede ince bir düşünce yapısına sahiptir.

Bir Cevap Yazın