Analitik felsefe nedir?

Analitik felsefe 20. yüzyılda pozitivizmin çağdaş halidir. Yani analitik felsefe, pozitivizmin sayılır. Neo-pozitivizm veya mantıkçı pozitivizm olarak bilinen bu felsefi anlayışa göre felsefenin asıl uğraş alanı dildir. Bu yaklaşıma göre felsefe; varlık, değer ve tanrı üstüne doğruluğu test edilemeyen öğretileri öne sürmemelidir. Felsefenin asıl görevi dildeki kavramları çözümle işidir. Bu felsefe anlayışına göre yalnızca bilime dayanan bilgi doğru bilgidir. Bir bilginin doğru olup olmadığını anlamak için bilginin mutlaka analiz edilmesi gerekir. Bunun için bilimin kullandığı önermelerin kuruluşu ve yapısı incelenir. İşte bu dil analizidir.
analitikfelsefe
1930’lu yıllarda, mantıkçı pozitivizm ve bilhassa Viyana çevresi’nin Fizikalİst sisteminden ayrılan analitik felsefe 1950’lerde hakim pozitivizm akımı durumuna gelmiştir. Analitik felsefe, yöntem anlayışı bakımın¬dan iki tutumu içinde barındırır: Bunlar¬dan birincisi, biçimsel mantığa yönelik “Viya¬na Çevresi”nİn anlayışını gösteren dar anlam¬daki çözümleyici felsefedir. Nel-son Goodman, Rudotf Carnap, NVİllard van Orman Ouİnc, A.Pap gibi filozoloflar bu anlayışı savunurlar. İkincisi ise “Oxford Okulu”ndan kaynaklanan, bilhassa Ludwig Wittgenstein’den etkiler taşıyan dilbilimcl çözümlemedir.

Analitik felsefenin temsilcileri başta Ludwig Wittgenstein olmak üzere Moritz Schlick, Rudolf Carnap ve Hans Reichenbach’tır. Analitik felsefeye göre felsefede ortaya çıkan sorunlardan birisi bulanık (açık-seçik olmayan) mantıksal çıkarımlardır, diğer bir sorun ise değişik anlamları olan sözcüklerin bir birine karıştırılmasıdır.Bu nedenlerden kaynaklanan sorunları çözmek için bulanık mantıksal çıkarımlar yerine açık-seçik mantıksal çıkarımlar yapmak ve tek anlamlı sözcüklerden meydana gelen yapay bir dil sistemini kurmak gerekmektedir.

Analitik felsefe klasik materyalist felsefe yerine daha çok bilgi teorisi yanına kayan bir felsefedir. Yani varlık dünyasının ne olduğunu araştırır. Bu akımın öncülerinden biri olan Witgenstein, dili kullanmanın ve dili anlamanın, insanları sıradan şeylerden ayıran en önemli özellik olduğunu ifade etmiştir. Analitik çözümleyici felsefe savunucusundan, Viyana çevresi filozofların olan ve analitik felsefe kurucusu Ludwig Wittgenstein kurgusal şeylerle asla ilgilenmez. Ona göre felsefenin görevi kavramların analizini yapmaktır. Witgenstein’e göre dil, dünyayı resmetmek suretiyle temsil eden bir unsurdur. Bundan dolayı önermeler, olguların tasvirleri ve olguların resimleridir. Diğer taraftan önermeler düşüncelerin dile gelmeleridir. Ünlü filozof daha sonraki dönemlerde bu dil anlayışını değiştirerek yeni bir dil görüşü geliştirmiştir. Bu yeni dil anlayışı ile dile doğal bir insan fenomeni, toplumsal bir fenomen yani birden fazla insanın benimsediği kuralların varlığı ile işleyebilen bir fenomen mantığıyla yaklaşmıştır. Ona göre felsefe, sayılıp dökülecek bir öğreti bütünü olmayıp bir çeşit faaliyettir. Filozofa düşen felsefik kuramlar geliştirmek değil, sadece dilin nasıl kullanıldığını göstermektir.
Ludwig Wittgenstein göre bir ifade doğrulanabiliyorsa metafiziksel değildir. Dünya şeylerin değil sadece olguların toplamıdır. Dünya olgular(nedenlerin yol açtığı sonuç) yoluyla belirlenir. Bu olgular bütün olgulardır. Mantıksal mekan içindeki olgular dünyadır. Dünya olgulara ayrılır.

Analitik felsefe dil analizi eleştirisi yöntemi ile felsefi problemleri doğrularken onları “anlamsız” ve “anlamlı” olarak birbirinden ayırır. Metafiziğin konusuna giren problemler, genel olarak anlamsız ve sözde problemlerdir. Tek tek bilimlerin çözebileceği problemler bile ilgili bilim dallarını ilgilendirir. Felsefede mantıksal dil çözümlemeleriyle doğrulanması mümkün olan önermeler anlamlı olarak kabul edilir. Böylece felsefenin konusu gerçek veya düşünsel nesneler olmaktan çıkar, bilimsel önermelere ve kavramlara indirgenir.

Analitik felsefede felsefenin işlevinin duyularımızdan bağımsız olduğu varsayılan ya da inanılan alanla ilgili spekülasyon yapmak değil, bilgi dediğimiz şeyin hangi anlamda bir bilgi olduğunu lingüistik araştırmalar yoluyla analiz etmek ve felsefeden entelektüel kargaşa ya da yanlış anlama gelen ve hatta yanlış sorulan soruları ayıklamak olduğunu kabul edilmektedir.

Analitik felsefe günümüzde oldukça yaygın bir metodik yaklaşım olarak benimsenmektedir. Analitik felsefenin varsayım ve kanıtlara ağırlık veren yaklaşımı, belirsizlikten kaçınması ve ayrıntılara verdiği dikkat gibi yaklaşımları günümüz felsefesinde benimsenmektedir.

Bir Cevap Yazın