Albert Einstein neyi buldu?

Medeniyet tarihi boyunca sayısız isim bilimsel araştırmaları ile insanlığın gelişimine katkı sağlamış olsa da, bu isimler arasından en meşhurlarından biri ve belki de en meşhuru Albert Einstein’dır. Çoğu zaman Einstein’ın yalnızca “E=mC²” şeklinde basit bir formül bulan sıradan bir fizikçi olduğu düşünülse de, aslında günümüz hayatının ayrılmaz parçalarından biri olan pek çok teknoloji bu bilim insanının açtığı kapı sayesinde geliştirilmiştir. Enerji olarak nitelendirilen varlığın kuantalardan oluştuğu önererek günümüz biliminin hala üzerinde araştırmalar yaptığı ve bilimadamları için dahi kocaman bir soru işareti olmayı sürdüren “Kuantum fiziği” de yine Albert Einstein’ın çalışmaları sayesinde derinlik kazanmıştır. 9 Haziran 1905 tarihinde dönemin en ünlü bilim dergilerinden biri olan “Annalen der Physik” de yayımlanan fotoelektrik etki ile ilgili makalesi, Kuantum fiziğinin de önünün açılmasını sağlamıştır.

Aynı yılında temmuz ayında yayımlanan Brown Hareketi üzerine makalesi ile atomların varlığına dair elle tutulur kanıtlar sunan Einsten, “istatistik fizik” olarak nitelendirilen bir alanın da öncü isimlerinden biri olmayı başardı. Kendisini dünya çapında meşhur eden çalışması “Özel Görelilik Kuramı” ise, Albert Einstein’ın mekanik yasaları ile ünlü Maxwell elektromanyetik denklemlerinin buluşmasını sağlamıştır. Günümüzde ne işe yaradığını bilmese de “E=mc²” şeklinde en azından formülü bilinen bu denklemdeki C, Albert Einstein tarafından ışık hızı olduğu için “bir sabit olarak” önerilmiştir. Einstein Özel Görelilik çalışmasında ışık hızının evren çapında değişmeyen bir sabit olduğunu ileri sürerek, esirin varlığını tamamen yok saymıştır. Edward Morley gibi önceki dönem fizikçileri ışık saçan esirin varlığını kanıtlamak için büyük bir çaba harcamış olmasına rağmen Einstein çalışması ile esirin varlığını reddetmiştir.

Kütle ile enerji arasındaki ilişki üzerine yayımladığı makale ile ışığın da bükülebileceğini ileri süren Einstein, bunun kanıtlanması için topu astronomlara atmıştır. Önce Rusya’dan görüntülenecek bir Güneş tutulmasıyla Einstein’ın tezini kanıtlanmak istendiyse de, 1. Dünya Savaşı sebebiyle bu çalışmalar yarım kalmış ve Einstein büyük bir merakla birkaç yıl daha sabretmek zorun kalmıştır. Işığın gravitasyon ile bükülebildiğinin ispat edilmesi kendisinin dünya çapında daha da ünlenmesine neden oldu ve kütle-enerji eşitliği formülünün daha da geniş bir kitle tarafından araştırılmasını sağladı. Albert Einstein’ın bilim tarihi açısından attığı devam adımsa, kendisinden önceki Newton fiziğini deyim yerindeyse yerle bir ederek tüm insanlığın önüne yepyeni bir fizik anlayışı sunmasıdır.

20. yüzyılın başlarında birçok bilim adamı Newton fiziği ile fizikteki birçok soruya cevap bulunduğunu “zannederken”, Newton mekaniği Albert Einstein’ın önce Özel Görelilik daha sonraysa büyük uğraşlar sonucunda formülünü tamamladığı Genel Görelilik Kuramı ile yerini yeni bir uzay anlayışına bırakmıştır. Matematik hesaplamalar ile vardığı sonuçların adım adım bilimsel deneyler ile ispat edilmesi insanların evreni anlama yolcuğunda Albert Einstein’ın ne kadar büyük bir çalışmaya imza attığının daha da iyi anlaşılmasını sağlamıştır ki, bugün sahip olduğu şöhret ve saygı da devrim niteliğindeki bu çalışmalarından kaynaklanmaktadır. Ömrünün son dönemlerinde “her şeyin formülü” yani tüm kuramlarını birleştirecek birleşik alan kuramıyla geçirse de, bu çabaları sonuçsuz kalmış ve kendisi 18 Nisan 1955 yılında hayata gözlerimi yummuştur.

Bir Cevap Yazın